Fuat Fegan hakkında bilgilendirilmem harhalde bir yirmi seneyi buluyor. Önce ismini kayıp bir arkadaş diye duymuştum. Nasıl kaybolmuştu ve nerede kaybolmuştu? Kim kaybetti Fuat Fegan’ı? Diye sorular sormuştum çevremdeki arkadaşlara. Sonraları Londra’da da ismini duydum. Daha fazla söylenen Türk derin Devleti tarafından kaybedildiğiydi. Ama onun siyasi bir sığınmacı olarak gene düzenlenen bir sempozyuma katıldığını ve o sempozyumda onu görenlerin olduğu söyleniyordu devamlı olarak bana. Zaten Dış’ta kaybolduğu biliniyordu Fuat Fegan’ın. Kendisi hakkında sorular sormama ve bir araştırma yapmama rağmen yeterli derecede bilgi sahibi olamadım. En yakın çevrelerden de sormama rağmen kaynak olarak bir bilgi alamadım. Onun izine 11-14 Ekim 2009 tarihlerinde Afrika Gazetesi’nde onu yakından tanıyan Yalçın Okut’un Hikmet Kıvılcımlı üzerine yazdığı bir seri yazıda Fuat Fegan’dan da bahsettiği zaman bir defa daha rastladım. Ben, konu yazıdan da alıntılar yaparak bu yazıyı Kıbrıs’ta ve Köxüz Dergilerinde yayımladım. Yalçın Okut , yazısında Hikmet Kıvılcımlı Kıbrıs’tayken (1971, 12 Mart Darbesi olduktan sonra idam kararıyla Türkiye’de aranırken, Kıvılcımlı benim de yıkandığım ve o sırada orada bulunduğum Baf Bölgesi’ne bir motorlu kayıkla çıkmıştı) Fuat Fegan ve Özker Özgür’ün Hikmet Kıvılcımlı’nın Brejnev’e hitaben bir mektup yazdıklarından söz ediyordu yazısında. Fuat Fegan hakkında Kıbrıs’ta kendi akranları dışında genç nesiller bir şey bilmiyorlar.Ama Fuat Fegan adlı devrimci arkadaşımız Kıbrıs’ta yaşadı ve daha sonra Türkiye’de öğrenimini sürdürdü. Yazılanlardan öğrendiğime göre Büyük Türk ideoloğu Dr Hikmet Kıvılcımlı’nın da en güvenilir yakın arkadaşlarından biriydi. Onun hakkında bilgisayarda Google’da topladığım bilgiler ise şöyleydi:
“22 yılını hapiste geçiren ve 50 bin sayfalık külliyatı bulunan sosyalist teorisyen Doktor Hikmet Kıvılcımlı, 12 Mart’ta arananlar listesine alınınca yurtdışına kaçmıştı. Arkadaşı Fuat Fegan ise, Kıvılcımlı’nın emanet ettiği iki çuval dolusu arşivi, Kıvılcımlı’nın ölümünden sonra yurtdışına kaçırmıştı. Fegan garip bir şekilde ortadan kaybolunca, eşi Latife Fegan tarafından Hollanda Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü’ne verilen arşivde bulunan Kıvılcımlı’nın yazdığı “Bergsonizm” kitabı 72 yıl sonra okurlarla buluştu. Sırada Kıvılcımlı’nın bilinmeyen başka kitapları da var. İşte 1971’de Kıvılcımlı’nın “Bir yerlerde saklayın” cümlesiyle başlayan 37 yıllık serüven…
Bitsin bu zindan hayatı artık!”
Göztepe Gülistan Sokak’ta, eşi Emine Kıvılcımlı’ya ait evi Laleli’de bir otele yerleşmek üzere terk ederken ağzından bu sözcükler dökülmüştü Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın. 12 Mart Muhtırası’nın verildiği, sol görüşlü aydın ve yazarların türlü baskı ve tutuklamalara maruz kaldığı günlerdi. Hayatının yaklaşık yarısı hapiste geçen, Türkiye sosyalist hareketinin en önemli teorisyenlerinden Kıvılcımlı da baskılar yüzünden evinden ayrılırken iki çuval dolusu yazı, belge ve kitabı dostu Fuat Fegan’a teslim etmişti. O an Fegan’ın sorusuna, Kıvılcımlı’nın verdiği yanıt, yıllarca süren gizemli bir hikayenin de ilk cümlesiydi:
– Ne yapalım şimdi bunları?
– Bir yerlerde saklayın işte!
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, o günlerde siyasi baskıların yanı sıra, birkaç yıl önce yakalandığı kanserle de mücadele ediyordu ve hastalığı hızla ilerliyordu. İçinde irili ufaklı binlerce kağıda yazdığı notlarının da bulunduğu eşsiz arşivini Fegan’a bıraktıktan sonra, sıkıyönetimin baskısından kurtulmak ve amansız hastalığına çözüm bulmak amacıyla yurtdışına çıktı. Kıvılcımlı’nın arkadaşı Suat Şükrü Kundakçı o günleri şu sözlerle anlatıyor: “Doktor evinden ayrıldıktan sonra 15 gün kadar Laleli’de bir otelde kalıp Ankara’ya gitti ve orada daha sonra beraber yurtdışına kaçacağı arkadaşlarından Orhan Aksungur’un babasının evinde kaldı. Mayıs ayında küçük bir tekneyle Kıbrıs’a gitti. Sonra Lübnan’a, oradan da Suriye’ye geçti. Suriye’den sınır dışı edildikten sonra uçakla Sofya’ya, buradan da sınır dışı edilince Doğu Berlin’e gitti. Oradan da sınır dışı edildi. Fransa’ya geçip 20 gün kaldıktan sonra Yugoslavya’ya gitti. Doktor’un Yugoslavya’ya geldiği istihbaratı dönemin Yugoslavya Devlet Başkanı Tito’ya ulaşınca, Tito’nun ‘Hemen bir hastaneye yerleştirilsin ve bana uygulanan prosedür uygulansın’ talimatıyla Belgrad’da devlet hastanesine yatırıldı. 10-15 gün kadar daha yaşadı ve sonunda vefat etti.”
Kıvılcımlı’nın gittiği ülkelerde barınamamasının nedeni TKP yöneticilerinin hakkında olumsuz referans vermesiydi. Bunun nedenini ise şöyle anlatıyor Kundakçı: “Doktor, 1921’den itibaren TKP yönetimindeydi. 1927’de gençlik sorumlusu olmuş ve merkez komitesinin sözcülüğünü yapmıştı. Böyle bir çizgi takip edilirken Komünist Partisi içinde Nazım Hikmet ve Hamdi Şamilof önderliğinde bir muhalefet grubu teşekkül ediyor. Nazım Hikmet kamuoyunda büyük sempati toplamış bir adam. Doktor Hikmet, ‘Parti etiğine uygun davranmıyorsunuz’ diyerek bunlara karşı parti içinde acımasızca eleştiri yapan ilk ve tek adam. Dr. Hikmet’e karşı, kendisinin ‘suskunluk konspirasyonu’ dediği bir görmezden gelme politikası başladı. Adından dahi bahsedilmemeye başlandı. Yurtdışına çıktığında, TKP idarecilerinin onun aleyhinde davranmalarının temelinde bu vardı.”
Arşivi kaçıran Fuat Fegan kayıp!
Kıvılcımlı ölmeden önce Belgrad’da Fuat Fegan’la tekrar buluştuğunda ilk sorduğu, çuvalların akıbetidir. Fegan’ın olumlu cevabına çok sevinir ve en doğru hareketin çuvalları yurtdışına çıkarmak olacağını söyler. Fegan, Kıvılcımlı’nın ölümünden sonra, 1972 sonunda vasiyetini yerine getirir ve çuvalları parça parça yurtdışına kaçırır. Çok titiz bir çalışmayla, arşivin bibliyografyasını da çıkarır. Bibliyografyaya bir sunuş yazısı yazan Fuat Fegan, arşivin durumundan şöyle bahsediyor: “Uzun yılların kahırlı yeraltı ve hapishane hayatı her şeyden önce ekonomik sorunlar yaratıyordu. Sonra, yazıları polis ve gardiyan çapulundan kurtarma endişesi de söz konusuydu. Bu şartlar altında Kıvılcımlı, eline geçirdiği her kağıda -kimi zaman ambalaj kağıdına, hatta sigara paketine- notlar almış, düşüncelerini yazmıştır. Ayrıca kağıdın her köşesini, mümkün olan en
küçük eski yazıyla doldurmaya çalışmıştır. Bu notlar ve yazılarla dolu binlerce çeşit ebad ve türden kağıtlar, yıllarca oradan oraya taşınmış, zulalarda muhafaza edilmiş, kimileri yangınlardan zor kurtarılmıştır.”
Ancak, arşivi tanzim eden Fuat Fegan 1984 yılında aniden ve gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Yaşayıp yaşamadığı da hâlâ bilinmiyor. Kayboluşuyla ilgili çeşitli rivayetler var ama kesin bir bilgi mevcut değil. Doktor Kıvılcımlı’nın yurtdışına çıkarıldıktan sonra uzun süre Stockholm’de banka kasalarında saklanan arşiviniyse, Fuat Fegan’ın eşi Latife Fegan, bankaya borçlanarak günışığına çıkarır ve Hollanda’da bulunan Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü’ne (USTE) bir protokol karşılığı teslim eder.
İşte bin bir badire atlatan bu arşivde bulunan bir felsefe kitabı, yazıldığı 1936 yılından tam 72 yıl sonra, geçtiğimiz günlerde okurlarla buluştu. Kıvılcımlı’nın Osmanlıca el yazısıyla yazdığı “Bergsonizm – Göçen Sermaye Dervişliği” adlı kitabı yayımlayan Sosyal İnsan Yayınları yöneticilerinden Ahmet Kale, arşivde Osmanlıca ile yazılmış başka kitapların da bulunduğunu ve bunları da yayıma hazırladıklarını belirtiyor: “Bulunan kitaplardan ‘Hegel’ ve ‘Hapishane Etütleri’ çeviri aşamasında. 1968’in kırkıncı yılı nedeniyle Kıvılcımlı’nın Dev-Genç’lilere verdiği seminerlerini ve çeşitli dönemlerde gençlik için yazdığı yazılarını da bu yıl bir kitap olarak yayımlayacağız. Ayrıca Türkiye’den kaçtığı 24 Nisan 1971’den, ölümünden 10 gün öncesine, yani 2 Ekim 1971 gününe kadar günlük olarak tuttuğu notları yayıma hazırlıyoruz.” Kale, Sosyal İnsan Yayınları’nın Kıvılcımlı konusunda her türlü danışmanlığın verileceği bir enstitü gibi çalışma amacında olduğunu da sözlerine ekliyor.
Hayatımı Kıvılcımlı’ya borçluyum!
Sosyal İnsan Yayınları’nın ortaklarından ve “68’liler Vakfı” eski başkanı Haşmet Atahan, 72 yıl önce yazılmış “Bergsonizm” kitabının bugüne dek tozlu raflarda kalmış olmasını hem Kıvılcımlı’nın hem de Türkiye’nin trajedisi olarak görüyor: “Kıvılcımlı’nın Bergson’a dönük eleştirileri aynı zamanda Türkiye’de Bergson’un acenteliğine soyunan insanların da eleştirisi anlamına geliyor. Türkiye ayakları üzerinde durabilen bir ekonomiyi bir türlü yaratamadığı için, ayakları üzerinde durabilen ve düşünen insanlar da yaratamıyor. Aynı ekonomide olduğu gibi Batı’daki fikir adamlarının ve akımların da acenteliğine soyunuluyor. Bugün de etrafımızda nice yeni Bergson’ların acenteliğine soyunan ve Türkiye’nin gerçek konumunu yeteri kadar değerlendirmeden Batı taklitçiliğiyle, Batı’daki fikirleri Türkiye’ye bire bir uygulamaya çalışan birçok aydın ve akımımız var. Ve bu ne yazık ki
günümüzde daha da güçlenmiş vaziyette. O nedenle, Kıvılcımlı’nın Bergsonizm’deki eleştirileriyle günümüzdeki birçok Batı taklitçisi aydının bakışı ve mentalitesi arasında bağlantılar kurmamız mümkün olabiliyor. O yönüyle de geride kalmış bir eser değil, günümüzü de aydınlatan bir eser.”
Atahan ayrıca, kendisinin bugün hayatta olmasını da o dönemde Kıvılcımlı’nın görüşlerini benimsemiş olmasına bağlıyor: “68 gençliğinin emperyalizme ve faşizme karşı mücadelesine yönelik o dönemde CIA kaynaklı birtakım provokasyonlar tezgahlandı. Polis destekli saldırılar başladı. Dinci ve ülkücü kamplarda yetişen kadrolar, devrimci gençlere saldırtıldı. Gençler sağ-sol çatışmasına yönlendirildi. Kıvılcımlı o dönemde uyarı yapmak durumundaydı. Gençlerin işçi sınıfının içerisinde olmasını, silahlı mücadeleyle bir noktaya varılamayacağını savundu. Ben o dönemde Deniz Gezmiş’lerle beraberdim. O mücadele içerisinde Deniz’lerin gittiği yola gitmemişsem, bunu Kıvılcımlı’ya borçluyum. Yani bugün hayatta olmamı da Kıvılcımlı’ya borçluyum.”
-DEVAM EDECEK-