7
Sendikaların varoluş mitingini Meclisteki muhalif siyasi partilerin her zaman olduğu gibi esası gözden kaçırarak UBP’yi yıkma mitingine dönüştürme çabaları, aynı zamanda kimin kime hizmet ettiğini de gösteriyor. Politikada bir kuralı herkese hatırlatalım: Size siyasi yaklaşılıyorsa, siz de konuya siyasi yaklaşıp politikaların empoze edildiği yeri görmek zorundasınız. Yok görmek istemeyip ısrarla konuyu ekonomik boyutunda tutmak isterseniz, o zaman size “ Ama kime çalışıyorsunuz be baylar?” diye sorarlar ve sizin de bundan gocunma hakkınız olamaz.
–
Paket CTP-BG döneminde Meclise getirilip alt komitelerde görüştürülmüştü
Öncelikle “Paketin” bir anatomisini çıkaralım: Sendikaların Göç Yasası diye tabir ettikleri Paket CTP-BG döneminde Meclise getirilip alt komitelerde görüştürülmüştü. Tabii ondan önce Sosyal Güvenlik Yasasını da Meclisten geçirterek Paketin alt yapısına zemini hazırlamışlardı. Pakete ise, yükselen tepkilerden dolayı görev sürelerinin bitmesine 1.5 yıl olmasına rağmen seçime giderek bir anlamda halk desteği aramışlardı. Dönemin Başbakanı Ferdi Sabit Soyer “Biz erken seçime gidiyoruz. Kazanırsak Paketi geçiririz. Bu seçimi referandum olarak görüyoruz. Halk bize onay verirse tamam” demişti. Soyer, şimdilerde ise sendikaların düzenlediği mitinge destek veriyordu, ama yalnızca ekonomik boyutuna yani göç yasası oluşuna değil.
–
Acentabaşı olmak için birbirleriyle yarışıyorlar
Görev sürelerince AKP’nin gözdelerinden olan CTP-BG, onun bir ruh ikizi gibi davranarak takkiyede ustalarını aratmıyor. Onay alırsa uygulayacağı Pakete şimdi karşı çıkar gibi görünüyor. Öyle diyorum, çünkü çoğu sendikaların toplumsal varoluş mitingi diye adlandırdığı mitingi ustalıkla ekonomik bir sorunmuş gibi gösterip UBP’nın yıkılışına çevirmeye ve siyasi rant sağlamaya çalışıyor. Keza, küçük muhalefet partisi de öyle. Sorunun esasını gözden kaçırmakta bizim siyasetçilerimizin üstüne yok. Acentabaşı olmak için birbirleriyle yarışıyor mübarekler!
–
Polis devletinin bir resmi
İsterseniz mitinge dönelim. Sabahın erken saatlerinde toplanan görkemli kalabalık yollar polisler tarafından kesildiğinden epeyce bir yol yürümek zorunda kaldı. TC Elçiliğine giden yolun Sendikal Platform’a ait güvenlik görevlilerince kesilmesi yine pişmiş aş’a su katıldığını gösteriyordu. Hareketin içerisinde oportünist siyasilerden sonra rejimle işbirliği yapan sendikaların da olduğu sırıtarak duruyordu. Bunu gören kalabalık oradan homurdanarak geçti. Yol boyunca caddelerin çok yoğun şekilde polisler tarafından kesilmesi bu ülkedeki güvenlik mekanizmasının hangi boyutta olduğunun ve Polis devletinin adeta bir resmi idi.
–
Miting alanında ilk kez Türk ve KKTC bayrakları yoktu
Birileri Elçiliğin rahatsız olmaması için yine çok uğraşıyordu ama kalabalık da her şeyi görüyordu. Zahmetli bir yürüyüşten sonra Sarayın ancak alt sokağından geçebilen kalabalık İnönü Meydanı’na vardı. Herkes adeta burnundan soluyordu. Safları sıklaştıran ahali başlarda heyecanlı ve coşkulu idi. Miting alanında ilk kez Türk ve KKTC bayraklarının olmaması dikkat çekici olup, hatırı sayılır Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı olması da göze çarpıyordu. Bu aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin TC’ye olan gönül bağlarının nasıl da zedelendiğinin bir ifadesi idi ve toplum artık başka limanlara yelken açmak istiyordu.
Fakat Freddy’nin uzantıları yine görevde idi. Önce pankartların fotoğrafı çekilecek bahanesi ile pankart indirme için yapılan anonslara KAMU SEN Başkanı Mehmet Özkardaş fiili olarak katılmış ve Serdar Denktaş’ın himayesindeki DP’li gençleri Barakacılara karşı saldırtmıştı. Ardından gambersiz düğün olmaz misali CTP-BG Genel Sekreteri Kutlay Erk de bizzat müdahale edip sahne üzerinde olan pankartların indirilmesini talep etmiş, hızını alamayarak Baraka Kültür Merkezi ve Sol Anahtarı mensuplarının da sahneden indirilmesini emretmişti. “Bunları buraya siz getirdiniz” diye KTÖS Genel Sekreteri Elcil’e laf atıyordu. Kendisine organizatör olmadığı hatırlatılıp “Çok istiyorsanız siz indirin” yanıtı verildi. Topluluğun sloganlara devam etmesi üzerine, pankartların Sendikal Platform’u bağlamadığı anonslarla duyuruldu. Sloganların şiddetini artırması üzerine bu kez devreye “malum” siyasi partinin trampetleri giriyordu. Öyle ya muzır sloganlar duyulmamalıydı.
–
Meclisteki siyasi partiler AKP’nin küçük çaplı bir ruh ikizi gibi
Kısaca, topluluğun heyecanını söndürmek için elden gelen ne varsa yapıldı. Sorun siyasi idi ama nedense rejimin neferleri bunun bir ekonomik sorun olduğunu ve sorumlusunun da UBP olduğunu göstermek ve esası perdelemek için ellerinden geleni yapıyordu. Miting sonrası KAMU-SEN Başkanı Mehmet Özkardaş’ın “Basında yayınlanan pankartları tasvip etmiyoruz” demesi kimin hangi deliğe işediğini de apaçık gösteriyordu. Türkçe ifadesi ile toplum Meclisteki “muhalif” siyasi partiler ve bazı sendikalar tarafından bir kez daha aldatılıyordu.
Meclisteki siyasi partiler AKP’nin küçük çaplı bir ruh ikizi gibiydiler. Miting sonrası hükümetin yaptığı küçümseme açıklamalarına KTAMS Başkanı Ahmet Kaptan ilginç bir ironi ile yanıt veriyordu: Miting başarısız oldu, 50 kişiydik!
İyi eylemler sayın okurlar, 2011’de eylemsiz kalmayın…
–
Hamiş: Bu satırları yazarken Başbakan Erdoğan’ın Kıbrıs Türk’ünün üzerinde soğuk duş etkisi bırakan açıklaması geldi bunu da bir başka sefere işleyeceğiz, yine de düşünmeniz için dikkatinizi çekeyim Başbakan Erdoğan ben stratejik bir iş için ordayım diyor, bizim Meclisteki üç muhalefet partisi Erdoğan yanlış anladı yanlış bilgilendirildi deyip edebiyat yapıyor. Halbuki ortada yanlış anlama falan yok adam son derece net… Daha ne desin!!!