“En önemli konunun Kıbrıs sorunu olduğunu herkes takdir etmiş durumdadır. Zaman zaman CTP bu öneme vurgu yaptığımızda YKP’ye bunlar halkı unuttu, sadece Kıbrıs sorununu düşünüyorlar diye saldırırdı. Lakin şimdi kendi gazetesi ile de sözcüleri eliyle de Kıbrıs sorununu halletmeden hiçbir şeyi halledemeyeceğiz demektedirler. Yalnız dilin kemiği yok. Yarın ne diyecekleri hiç belli olmaz.
“Bu arada Kıbrıs sorununu unutmak ve unutturmak da amaçları oldu. Hem Kıbrıs sorunu çözülmeden hiçbir şeye çare bulunamaz hem Kıbrıs’la ilgili iş güç bir yana bırakılmış ekonomik konularda bayraktarlık yapılıp tüm zaman ve emek tali konu denilen konularda tüketiliyor. Bakıyorum muhalefet partilerinin de bu hoşuna gidiyor. Bu salak ahaliye yutturulup duruyor da biz mi yutturamayız muamelesi mi yapılıyor bilinmez. Bilinen şu ki CTP ve TDP de Eroğlu’nun acayip politikasının arkasında milli birlik beraberlik içinde hareket ettikleri ama halktan da şuurlu bir tepki gelmediği…
“Sahi var mı bir bilinç? Halkın arasında “ne güzel anlaşıyorlar, aman nazar değmesin” bile denilmiyor. Nerde o çözümsüzlüğe oynayarak halkın yok olmasına göz yumuluyor iddiaları?
“Sanki Eroğlu arada bir yıl sonuna çözüm hedefimde ısrarlıyız veya federal çözüme bağlıyız gibi laflar edince iş tamam oluyor. Bu demektir ki CTP ve TDP de Talat devrinden başlayarak Rum tarafıyla yürütülen görüşmelerin yöntemine de Türk görüşü diye ileri sürülen abuk sabuklara da katılmaktadırlar. Rum partileriyle görüşürler ama onlara Türk tarafının görüşleriyle ilgili ciddi bir değerlendirme yapmazlar. Yapsalar onların tepkisinden olsun Türk tarafının çıkmazın nedenini oluşturan görüşlerini anlayabileceğiz. Nitekim bildiklerimizi, örneğin ayrı hava sahası taleplerini ve denizlerde Kıbrıs’a hak istenmemesi gibilerini Rumlarla kavga edince duyuyoruz; bir Eroğlu ile kapışsalar gerisinden de bir şey duyacağız.
“Şikayetimiz yok mu bir şey duymamıza imkan verecek bir kavga olmamasından? Elbette vardır. Çünkü bunların hepsi de gizlilik yanlısı oldular. O kadar ki bilgi alma hakkını da ihlal ederler. Halkın denetimini sağlayacak kadar olsun bilgilendirme olmalıdır. Ancak esas sorun bunların da Eroğlu ile hemfikir olup çözümün olanaksızlığını kanıtlayan bir propagandanın aracı olmalarını gözden saklayan olaylardır. Mali sorunları mali sorunların da anahtarı olması beklenen çözümü unutturmak için istismar etmeleri ve halkın çoğunluğunun çözümü olanaksız saymaya başlamasına çanak tutmalarıdır.
“Görülen o ki kontrgerillanın AKP versiyonu da asıl başarılı. Oynaya oynaya usta oldular bu oyunları. Bizim emeğimiz ve gücümüzü bile Rum anlaşma istemez dedirtmek için kullandılar. Tabii ki Larnaka’da olanlara tepki gösterecektik. Başka türlüsü mümkün değildi. Üstelik Rum yöneticilerine ısrarla uyarılarda bulunduğumuz halde bu “Elenlerin güzelleri”’nin yani düz burunlularının desteğini almak gerekli imiş gibi hiç önlem almadılar. Onun için tepki göstermek zorunda idik. Zaten bu tam yabancı düşmanlığı gösterisi idi yani Türk Rum uyuşmazlığının ötesinde idi.
“Bizim tepkilerimiz tabii ki halkı maniple etmeğe yetmez. Türkiye’nin yeni derin devleti de devrede ve eski tezgahlar dokunuyor. CTP ve TDP de hükümet rüyalarına kapıldı ve Kıbrıslı Türklerin anlaşma isteklerini Rumlar da istemez kanısı yaratılarak içlerine atmalarına neden oldular. Artık anlaşma için bastırmak isteyenler Türkiye elçiliğinin önünde zamlar geri alınsın mitingleri yapmakla yetiniyorlar. Bazıları da onları gösterip bize para verin yoksa antlaşma isteklilerini güçlendireceksiniz demeye çalışıyorlar.
“Anlaşmanın gereklerini tartışma eskide kaldı. Meclis’te gizli toplantılar yapan ve Eroğlu ile daha önce hiç görülmeyen şekilde birlik ve beraberlik sağlandı deniliyor. Resmen Meclis kapısı önünde her görüşme sonrası beraberlik teyit ediliyor ve yok öyle bir şey diyecek bir babayiğit çıkmıyor. Meclis partileri ve dışındakiler diye bir ayrım yapıldığında böğüren CTP kendi Özker ve Talat dönemlerinde ayni ayrımı yapmış oldukları için başka muhalifler davet edilmiyor. O nedenle ne konuşulduğunu işitmiyoruz. Tabii muhalefete “sizin hükümetteki gözünüz kulağınız olacağız” sözünü hatırlayan çıkabilir ki onun da bir işe yaramadığı ortadadır.
“Bunları hatırlatıyorum çünkü gene platformlar ve forumlar devri başladı ve hepsinde de bu “politikacılar” denilenler öyle veya böyle dahildirler. Özür dilememişlerdir ve sözleri hala bakidir. Yarın da sendikalara siyasi parti öncüdür deyip bir kenara çekilmelerini istemeye hazırdırlar. Tevatür değil teoridir bu. Kolay da kazanılmamıştır.
“Dikkate getirmek istediğimi tekrarlayayım. Kıbrıs sorunu bizim en önemli sorunumuzdur. Sadece Türklerin veya Rumların da değil dünya barışı ile doğrudan ilişkisi dolayısıyla da çok önemlidir. Ayrımcılığın kimseye yarar sağlamaması ve güç kullanarak zaman kazandı diye ganimet yemenin gırtlaklara yaramaması ve işgallerin devlet doğurmaması veya toprak ilhaklarına izin verilmemesi için önemlidir.
“Şimdi güçlenmesini istediğimiz BM’nin genel sekreteri bizimkileri bekliyor. Ona ne yapıp da gitmelerini ve ne demelerini istiyoruz? Ne zaman haykıracağız? Derdim bu.
“El biriliği ile Hristofias da beceremedi, Kiliseye bile direnemedi demeye başladılar; biz ne diyeceğiz? Daha ne taviz versin isteyeceğiz? Bol garantili ve çok askerli çözüm istiyoruz ama yetmez siyasi bakımdan da dönüşümlü başkanlık bile yetmiyor. Daha ne isteyelim?
“Ey! Barışçılar neredesiniz? Ay çıkıyor. Var mı öneriniz? Yoksa siz de mi Türkiye’nin AB yolculuğunun sonunu bekleyeceksiniz?