Şu anda ülke gene 2000’li yıllarda olduğu gibi büyük bir keşmekeşin içinde. Hükümet mevcut en büyük güvensizliklerin örneğini sunarken halkı her saniye için yıkmakta. Gelecek korkusu gene insanları sarmış. Sosyal patlamalar ise diz boyu. Gazetelerde ilk sayfa haberleri, soygun, hırsızlık, tecavüz davaları… Mesela daha bir kırk sene öncesinde gazetelerde görmeye alışmadığımız tecavüz ve cinayet haberleri maşallah birkaç sayfalık haberler arasında. Ha, şimdi daha önce yok muydu böyle haberler, diyeceksiniz, elbette vardı ama tek tüktü. Mesela ne Mağusa’da ne de Lefkoşa’da böyle haberler görmek pek de alışılmış değildi. Bırakın onu, şu soygun da pek olmazdı ülkede. Şimdi soyulmadık suparmarket veya dükkan kalmadı memlekette. Tabi ki insanlar hep ahlaksız mı doğar? Elbette hayır. İnanın geldikleri ülkede de şartlar onların böyle olmalarını getirmiştir ve aynı davranışları burada da devam ettirmektedirler. Memlekette de böyle olayların devamı demek ki memleket şartlarının da aynı olduğunu göstermektedir. Başkasının evine girip hırsızlık yapmak pek de alışılmış bir olay mıydı Kıbrıs’ta? Hele hele küçük çocuklara tecavüz olayları insanın midesini bulandıracak cinsten olaylar. Herneyse, memleket açısından da bu olayların olması pek de hayırın değil. Burada da bir bozukluğun olduğunu göstermekte. Hele hele bu ülkenin devlet adamlarının veya politikacılarının bile medya karşısında burasının nüfusunu bilememeleri ve afallamaları da hayra niye yorumlansın ki? İnsan kendi nüfusunu bilemez mi? Bilemez herhalde ki bizimkiler hemen afallamakta. Veya orada yani medya önünde kendisine fırça atan TC’li politikacıya yanıt niye veremiyor? Ona “Buradaki kötü şartların oluşmasında sizin de sorumluluğunuz var” diye niye söyleyemiyor? Söyleyemiyor işte…
Mesela kırk veya elli sene önce böyle olaylar oldu mu gazeteler ya yer vermezler veya herhalde Kıbrıs sarsılırdı bu durumda. Tabi ki cinayet ve vurma olayları oluyordu. Hele hele bizim Baf köylerinden bazılarında her sene olmaktaydı bu gibi olaylar. Ama ne oluyordu? Toplum da bu gibi olayları onaylamazdı ve polisin suçluları yakalaması bayağı beğenilir toplumdan dışlanmamak için insanlar birbiriyle aradaki sorunları barış ve uzlaşma içinde halletmeye çalışırdı. Muhakkak mahkemeler de vardı. Ama çok enteresandır, olayların, çatışmaların en fazla olduğu bu Kıbrıs’ta bu gibi şiddet olaylarının olmaması da takdire şayandı. Yani insanlar aralarındaki sorunları şiddetle halletmezdi. Silah olarak da insanlar ancak ava giderken silah kullanırlardı. 1963 sonrasında elbette olaylar oldu. Elbette namus cinayetleri oldu ama o zamanlar toplum da oldukça küçüktü. Yüz bin kişilik bir toplumduk. Gene göçler oluyordu. Belki de 1974 olaylarından önceki göçlerde 1963 olaylarının da büyük bir etkisi vardı da ekonomik sebepler de oldukça fazlaydı. Mücahitlik yaparak insanlar birden fazla çocuklarına bakamazlardı. Bunun yanında yeşil hattın öte tarafında Kıbrısrum kesimlerinde yapıcılık ve işçilik yapanlar da çoğunluktaydı. Yani iki işi birden döndürmeye çalışıyorlardı.
1974 sonrasında olanlar da normal değildi. Elde edilen birikimler cevizci çuvalındaki gibi harcandı. Bunca politikacı hava yollarını kullandı. Herkesin özel koltuk kontenjanı bulunuyordu. Politikacılar burayı da darma duman ettiler. Erken yaşta emeklilik yasaları geçirerek 30 yaşındaki insanları emekliye ayıranlar da onlardı. Şu anda her şey tükendi. Pasta küçüldü. Türkiye yaptığı katkıları azalttı ya, gene bunun ceremesini halktan soruyorlar. Emeklilere saldırıyorlar. Emeklilik ikramiyelerini didiklemeye çalışıyorlar. Bunu kim yapıyor şimdilerde? Elbette UBP yapıyor ama daha önceki de kalsaydı bana göre pek farklı davranmayacaktı. O da gene halkla ve sendikalarla karşı karşıya kalacaktı. Önemli olan baştan itibaren bugünkü koşulları görüp hareket etmekti ama olmadı. 36 yıldır bu konularda büyük sorunlar yaşanmakta. 36 yıldır önceleri Bedelsiz İthalat rejimleriyle başlayan sorunlar şimdilerde artık küçük esnafın da iflasını getirmiş. Hele hele sınırların da açılmasıyla artık Kıbrısrum ticaret ve sanayi sektörüyle rekabet edemeyecek duruma gelen Kıbrıstürk tarafı yalpalamaya ve fire vermeye başladı. Hatalar şimdi belli olmaya başladı. Halk tabi ki kendisine bunca yıldır yapılanların intikamını şimdi almaya hazırlandı. Fakat açıkça söyleyeyim şimdiki olumsuzlukları aynı şekilde devam ettirmek veya seçimle bu işlerin gideceğini sanmak en büyük yanılgıdır ve açıkça konuşalım, bundan sonra da başa kim isterse gelsin statüko burada durduk sonra her şey kabus olacak bizim için. Bunu öncelikle bilelim.
Kuzey Kıbrıs’ta tam demokratik, kaderine ve iradesine hakim bir sistem kurulmadan sorunlar devam edeceğe benziyor. Kıbrıstürk demokrasi ve emek güçleri artık bu durumlara bir alternatif ve bir çözüm bulmak mecburiyetinde. Son zamanlarda halka verilen zorluklarla bir kez daha anlıyoruz ki şimdiki durum gelip gelip Kıbrıslıtürk’ün aleyhine çalışmakta. Bunun üzerinde de düşünmek gerekiyor.
Çözüm de acil olarak bulunacak bir çözümde ve ekonomimizi hemen düzenlemekte bulunuyor. Tüm bunları yerine getirirsek halkın acılarına da son vereceğiz. Buna eminim…