Bazı ülkelerdeki ekonomik buhran kapitalist sistemde görülen genel bir buhran aslında. Fransa’da başlayan olaylar ve grevler dünyadaki kapitalizmin de geleceği için birçok emareler taşımakta. Yunanistan’daki durum ise oldukça kötü. Sanayi üretimi 2010’da %68.6’dan %8’e düşmüş. Bu arada sermaye yatırımları da epey azalmış. %18.6 civarında… İnşaat sektöründeki düşüş %19.3 iken, genel tüketici harcamaları %5.1 oranında. 2010’da 400,000 civarında olan işsiz sayısı şu an bir milyona ulaşmış.Aynı durumda olan Fransız işçileri de var ama şunu da yazayım Yunanistan’daki işçilerin aldıkları ücretler Avrupa ülkeleri arasında en düşük ücretler. Yani Yunanistan Avrupa’nın en zayıf halkası. Bazı sol otoriteler Yunanistan’daki olaylardan ötürü yakında Bonapartist devlet şekillerinin de Yunanistan’da belirebileceğini ve emekçileri baskı altına almaya çalışabileceğini de söylüyorlar. Vergilerden topladığı gelirlerin bile artık Yunanistan’a yetmediği söylenirken bu gelir düşmelerinden sonra Yunanistan’da emekçilerin nasıl ödeneceği de oldukça merak edilen bir durum. Hatta bazı otoriteler Yunanistan’ın iflasından dolayı AB’den çıkarılabileceğini de söylemekte. Ülke şu anda Avrupa’dan en fazla borçlanan ülkeler arasında ve gittik sonra da borcu artıyor. Halk artık evlere kapanmış, alışverişleri azalmış ve yoksulluk sınırının altında yaşayan birçok kesimin de olduğu söylenmekte. Sanayi üretimi oldukça azalıp işçilere yol veren fabrikalar da bayağı çoğalmış durumda.
Geçen haftalarda Fransa da bayağı sorunlar yaşamaya başladı. Paris ve Fransa’nın birçok kenti emekliliğin uzatılmasına karşı olan eylemlerle sarsılmaya başladı. Emekçilere şu anda öğrenciler de bayağı destek vermektedir. İtalya, Portekiz ve İspanya’da da patlamalar var. Milyonlarca işsiz insan sokakları doldurmuş durumda. Fabrikalar daha fazla kar yerine üretimi kısıp işçilere yol vermekte ve dolayısıyla işçilerine ücret yerine yol verip daha fazla kar etme seçeneğini getirmişler ama şu da var; buhran sadece araba sektöründe değil. Kapitalizmdeki buhran tüm sektörleri etkilemiş. Bankalardan borç alan işçi ve memurlar borçlarını ödeyemeyince bu defa da bankalar batma noktasına gelmiş. Mortgage sistemi dediğimiz yeni ev edinme sistemi bu yüzden önce bankaları vurmuş ama esasında bütün sektörler bu ekonomik patlamalardan paylarını almışlar. O fabrikalarından işçilerini atan işletmeler, işçi ve emekçilerde para olmayınca ürünlerini satamıyorlar ve tabi ki onları da buhran sarmakta. İşçi ve emekçilerine hem iş ve bol para vermek yerine onları işsiz bırakmayı seçen ülkelerdeki burjuvaziler artık kendi buhranlarını da oynamaktadırlar. Yani sorun şu anda üretememeden değil aksine fazla üretimi yapıp onları yüksek fiyata satamama sorunu. Gerek konut piyasasında gerekse araba veya sanayi piyasasında da mallar alınmayınca, veya borçlanılıp alınan malların borçları ödenemeyince bu kapitalizmin krizi olup ortaya çıkıyor. 1980’li yılların başlarında serbest piyasa ekonomisi ile atağa geçip teknolojik devrimi de yapan kapitalizm şu anda teknolojik devrimle de kurtuluş kapısını açamıyor. Aksine elde ettiği teknolojik avantajı işçilerin aleyhine kullanmaya çalışıyor.
Yunanistan , Portekiz, İtalya hatta İngiltere’deki grevlerin ve emekçilerin sokakları doldurmalarının sebebi bu işte. Kapitalizm, büyük bir buhran yaşamakta. Ve bu buhranın sona erip ermeyeceği de şüpheli. Her bittiğini söylediklerinde başka bir yerden açılan delikle sorun gene başlıyor ve devam ediyor. ABD’de de büyük bir ekonomik sorun var. Obama seçimlerde söz verdiklerini gerçekleştirememiş. Getirmeye çalıştığı sosyal reformlar da geriye tepmiş. Şu anda Cumhuriyetçiler tekrar atağa kalkarak yitirdikleri mevzileri almaya çalışıyorlar. Cumhuriyetçilerin daha fazla umdukları şey ise dünyadaki kaosun devam etmesi ve oradaki tekellerin karlarının daha da artması. Pek tabi ki sağcıların bu emellerini engelleyecek olan çalışanların örgütlü mücadeleleri olacak. Obama’yı destekleyen çalışanlar ise örgütlü hareket ederlerse haklarını korumaları sağlanacak. İşçiler toparlanıp sendikalarında örgütlenip birlikte hareket ettikçe ve kendi öncü siyasi partilerini de toparladıkça siyaseti de değiştirmeleri daha kolay olacaktır. Bunun yanında Yunanistan’daki egemenlerin amaçlarını yerine getirmeleri ve daha fazla kar elde etmeleri için PASOK’u başa getirdikleri ortaya çıkıyor. Çünkü PASOK yaptığı icraatlarla egemenleri karşısına almak istemiyor. Emekçileri ezmek veya engellemek hata ekonomik bakımdan sıkmak daha fazla işine geliyor. Ama bunun yanında ona destek veren her iki Komünist Parti’de de bir toparlanma görülmekte. Pek tabi ki tüm dünyada görülen Stalinist özellikler bu partilerde de var ve içlerindeki sağcı unsurlar bu Komünist partileri tipik sosyal demokrat partilere dönüştürmüş durumda. Yakın zamanda solun bir başarısı görülmüyor ama Yunanistan devletinin işçiler üzerinde de baskıcı olacağı aşikar.
Kapitalizm can çekişiyor ve bu can çekişme sırasında emekçiler bayağı kafa kaldırıyor. Dünya üzerinde yeni bir sistemin ayak sesleri ister istemez duyulmaya başladı. Önemli olan emekçilerin hem ulusal düzeyde hem de uluslararası düzeyde örgütlenip hep birlikte hareket etmeleri. Yeni sosyalist yüksek uygarlık sisteminin gelişi de buna orantılı olarak daha hızlı olacaktır.