YKP Yürütme Kurulu üyesi Alpay Durduran yayınladığı bildiri ile Erdoğan’ın sözlü saldırısını değerlendirdi. Konu ile ilgili açıklama şöyle:
Yürütmenin başı olarak Türkiye’ye giden Sn. İrsen Küçük TC Başbakan’ı karşısında süklüm püklüm oldu. Bizi rezil ettiğini söyleyenler var. Ancak Sn. İrsen Küçük ve arkadaşları hep Şükran Anavatan deyip vatanını inkâr edenlerden olmuştur. Sn. Erdoğan’ın “14 000 Lira maaş olur mu? Sizinki 8 000 imiş” diye gırgıra aldığı kararların birinci derecede sorumlusu olan misafirine nezaketi çok görmüş olması da gösteriyor ki hep içli dışlı olmuşlardır.
Ne yazık ki ortak sorumluluk taşıyanlar ipin ucunu kaçırdılar ve Türkiye göz bebeği anavatancıların masrafını karşılayamaz oldu.
Bu kadar masrafla varılan nokta bölünmüş yollarla doğası değiştirilmiş bir Kıbrıs’tır. Sn. Erdoğan da bunu övünerek söylemektedir ancak bu yolların bakımını yapacak parayı bütçeye koyamayanlarla üretici sektörleri gelişmemeye mahkûm ettiler. Bunun hesabını vermeden balık avlamak mı balık yemek mi masalını anlatıyorlar. Kim balık yiyeyim ama avlamayım diyormuş? Yüzde altmış suni olarak değerlendirilmiş Türk Lirasını kullanmağa bizi mecbur eden, merkez bankamızın başına ille de Türkiye’de doğmuş birini atamak zorunda bırakan, eğitimden dine ve kültüre hiçbir politikayı Kıbrıslıya bırakmayan Türkiye değil mi?
Türkiye’de Evren anayasasını değiştirmekten bahsederken Sn. İrsen Küçük’e Kenan Evren gibi maaş soran Sn. Erdoğan acentasından başka bir şey olmayan buradaki yöneticilerden ve yapılanlardan doğrudan doğruya kendi adamlarının sorumlu olduğunu unutmamalıdır. Her seçim devlet kadrolarını doldurmalarına izin veren de, seçilmelerine yetmediğinde kurşun ve bombalarla muhalefetin yalıtılması ve münafıklıkla çürütülmeleri yollarıyla desteklenmeleri için gerekeni yapan da Sn. Erdoğan’ın adamlarıdır. Ergenekon davalarının dosyalarına baksın orada da delillerini görecektir.
Bizim basiretimiz bağlanmadı. Bu parayı kullananlar ancak Türkiye’deki kadar hatta daha kurak ülke olduğu için Kıbrıs’ta daha da düşük verim yüzünden daha düşük ücretlerle üretimi kabul etmelidir. Yoksa devlet desteği olmadan üretim olmaz. Üretim olmadan bu hayat seviyesi de sürdürülemez. Onun için balık üretimi durdu ama yaşamak için balık yemek gerek.
Sn. Erdoğan acentaları aracılığıyla abuk sabuk öneriler yapacağına bir an önce antlaşmayı imzalayıp elimizden kurtulsun. Başka beklentimiz kalmamıştır.