YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı, Kıbrıs’ın kuzeyinde son yaşananları değerlendirdi, KTHY’larının Atlasjet’e peşkeş verilmeden önceki durumu ortaya koydu ve çözümün sokakta mücadele olduğunu bir kez daha hatırlattı. 22 Haziran tarihli konu ile ilgili açıklama şöyle:
Ülke yangın yeri…
Her yerden haberler gelmekte ve herkes hayretle ama adeta korku filmi seyreder gibi tüm bu olayları izlemekte…
‘KTHY-Atlasjet’ gombinasını konuşmayı son hızla sürdürürken birden ‘Geçtikale Havaalanı-Asil Nadir’ olayı ile karşılaştık… Bu hengame içinde gündeme girmeyen ‘Salvo Taragano-Viyabank’ işinin de arkadan geleceği aşikar… Üniversiteler, KIB-TEK ve Elektrik Dairesinin özelleştirilme süreci de devam etmekte… TC paketlerinde yazan diğerleri de sırasını beklemekte…
Türkiye’de vergi rekortmenleri listesine 2. sıradan giren Salvo Taragano olayı aslında bizi yakından ilgilendiriyor. Türkiye’deki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Taragano’nun, ortakları Erdoğan Sevinç ve Abraham Alkota ile birlikte sahip olduğu Kurtuluş Factoring’in faaliyet iznini 2 Nisan 2009’da iptal etmişti. Ayrıca Taragano, 2009 yılı hesap dönemi için Türkiye devletine 44 milyon 628 bin 913 lira gelir bildiriminde bulunurken Türkiye’de Gelirler Kontrolörlerinin vergi inceleme raporlarında, Taragano’nun şirketi Kurtuluş Faktoring’in, 2008 yılı hesap döneminde 19 milyon 641 bin lira, 2006 hesap döneminde 2 milyon 800 bin lira, 2005 hesap döneminde de 1 milyon 728 bin lira olmak üzere toplam 24 milyon 169 bin 110 liralık geliri kaçırdığı bilgisi yer almış bu da Türkiye’deki birçok gazetede çıkmıştı. Bu arada Taragona ve kızı Viki Taragona’nın da aralarında bulunduğu 5 kişi hakkında “tefecilik yapma” suçundan Türkiye’de dava açıldı. Hazırlanan iddianamede de 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası isteniyor… Nisan ayından beri bu konu Türkiye gazetelerinde konuşulurken en çok geçen detaylardan biri de Taragano’nun Kıbrıs’ta bir bankası, bir off-shore bankası bir de finans kurumu olmasıdır. Buna rağmen faaliyette olan bu bankalarla ilgili resmi açıklama bugüne kadar yapılmamıştır. Taraganon’un hale hazırda kaçak olduğu ve Türkiye dışında bulunduğu bilgisi gene gazetelere yansımıştır. Bu noktada akla gelen ilk soru Taragona Kıbrıs’ta mıdır? Ve arkasından gelen bankaları ile ilgili durumun ne olduğu…
Dini cemaatlere, dini cemaatlerle ilişkisi olanlarla okullar, yurtlar açma yetkisi verenler, Türkiye üniversitelerinin adada kampus açmasına izin verenler şimdi üniversitelerin haline acıdıklarını söylemektedirler. Üniversiteleri kâr-hane mantığı ile çalıştırmaya niyetlenenlerin her şey gibi üniversiteleri batırmaları da kaçınılmazdı. Bir de işin içine Türkleştirme-İslamlaştırma operasyonu da girince mevcut üniversitelerin hayata kalamayacağı, birine devrinin kaçınılmaz olarak gündeme geleceği aslında herkesin bildiği bir gerçekti, acı olan bu yolun hazırlığı yapanlara bugün muhalif görevi verilmiş olmasıdır. Üniversiteler de tıpkı diğer kurumlar gibi rant, çıkar ve hamasetin kurbanı olmaktan kurtulamayacaktır…
Benzer akıbet sessiz ama çok derin turizmde yaşanmaktadır. Mevcut otel sektörü hâlâ hazırda ciddi şekilde el değiştirmiş durumdadır. Türkleştirme-mafyalaştırmada bu sektörde de son noktaya gelindi. En azından geçiş noktalarındaki bürokrasinin azaltılması, Mağusa’ya Derinya’ya yeni geçiş noktaları açılması gibi önlemlerle belki en azından turizm sektörüne bir miktar destek sağlanabilirdi, bu olanakta hamaset nutuklarına kurban edildi. Turizm de tamamen mafyanın, karapara aklama çetelerinin pençesine düşmüş durumdadır…
Kanun kaçaklarıa her zaman “iyi” davranan Kıbrıs’ın kuzeyindeki korsan yapı, İngiltere’de yıllardır aranan Asil Nadir’e de Geçitkale Havaalanını tahsil ederek veya etmeye hazırlanarak ne kadar cömert olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Hükümet ettiğini düşünenler Geçitkale’yi Asil Nadir’e pazarlarken HAVA-SEN Başkanı da TAV Havalimanları Holding A.Ş yetkilileri ile yaptığı temasları 11 Haziran’da yerel bir gazeteye anlatmıştı; yani haberin tam Türkçesi HAVA-SEN Başkanı da Ercan’ı pazarlamakla meşgul…
KTHY’i ise Atlasjet’e veya Pegasus’a peşkeş çekmek için olmadık taklalar atılmakta… Atlasjet Yönetim Kurulu Başkanının “3 yıldır görüşme yapıyoruz” demesi yani ‘CTP’li yönetimlerle de görüştük’ açıklaması gerçekten ilginçti. Buna rağmen daha önce “ben güneyi telefonda bile aramayı bilmem” diyen, sonra Papadopullos ile görüşme yaptığı ortaya çıkan CTP yöneticilerinin tavrını şimdiki yöneticiler de devam ettirdi ve bu açıklamanın ardından “görüştük ama reddettik” dediler… Bu şekilde denmesine inanıp inanmamak elbette herkesin kendi iradesidir ama 1994 yılında Elektrik Kurumunun özelleştirilmesi için süreci başlatan ve dönemin Enerji ve Doğal Kaynaklar Bakanı olarak bizzat görev alan birinin siciline bakınca YKP olarak bunların tamamıyla doğru olduğuna inanmak bizim elimizden gelmiyor. Ayni kişi 2005’ten sonra bu defa Başbakan olarak Telefon Dairesinin özelleştirilmesi sürecini başlatmış, bu yasal mevzuatı hazırlamış şimdi kendi hazırladığının hayata geçirilmesine muhalefet ediyor ki bu da maskeli balonun bir başka yüzünü göstermektedir.
“KİT’leri satacağız, zarar eden kurumlarda reform yapacağız” diye yazan TC protokollerinde hepsinin imzası vardır. Reform yapılmasının anlamının özelleştirmenin çeşitli biçimlerinden birini hayata geçirmek olduğunu geçmiş tecrübelerinden öğrenenler olarak ne UBP’nin ne CTP’nin masum olmadığının altını çizeriz. Kavga, satışın kime ve ne kadar komisyona yapılacağı kavgasıdır, satılıp satılmaması değildir. Bu satışlardan kimin ne kadar rant alacağı kavgasına ‘muhalefet edilmesi’ de denemez.
KTHY bugünkü mevcut olan zihniyet devam ettiği sürece yaşayamaz. Bir yandan rant elde etmek isteyenler KTHY’nin yıllardır elinde tuttuğu slotlarına, diğer ayrıcalıklarına ve olanaklarına talipken ve birilerinin sırf 3-5 kuruş kazanması için pazarlığa çıkmaya hazırken belli ki elden çıkarılması bir süre alacak ama gene de elden çıkarılacaktır. Slot belirli saat aralıkları için pist, park ve terminal alanından oluşan kapasitesinin taşıyıcılara tahsis edilmesidir. Havayolu taşıyıcıları yoğun (peak) ve az yoğun (off-peak) sezonlar için uçuş tarifelerini planlar ve slot için müracaatta bulunurlar. Havada rekabetin kızıştığı, herkesin bir şekilde bir yerlerden bir avantaj elde etmeye çalıştığı koşullarda KTHY’nin elindeki bazı slotlar ve acenta ağları değere binmektedir.
Elbette bunları avantajlı bir şekilde kullanamayacak bir zihniyet de Kıbrıs’ın kuzeyini yönetmektedir. Yani KTHY’nı batmaya götüren statükonun kendisidir. Boş gidilip gelineceğini bile bile ‘bayrak taşıyıcılığı’ hamaseti altında sahte devletin tanınmasını ileriye taşımak için yürütülen politikalar sayesinde elbette KTHY’nin yaşama olanağı yoktur. Birileri bu hamaset siyasetini yürütecek diye de faturanın emekçilere, işçilere çıkarılması da kabul edilemez. Hamaset, rant, komisyonculuk ilişkileri içinde KTHY batıran zihniyet Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejimin ta kendisidir ve bu rejim ayakta kaldığı sürece ne Kıbrıslı Türklerin ne de kuzeydeki herhangi bir kurumun bu ada üzerinde yaşamını sürdürme olanağı yoktur… Bu nedenle bazı siyasi partilerin ‘KTHY’i batıranlar yargılansın’ çağrısı popülist ama gerçekliliği olmayan bir taleptir çünkü KTHY’i batıran statükonun kendisidir, kişiler değil… Bu nedenle cezalandırılması gereken de statükonun ta kendisidir…
Bu rejim yıkılmadan karapara, kerhane, kumarhane ekseninde yağmacıların ve vurguncuların rant ve vurgun kavgasının orta yerinde eriyip gitmeye devam edeceğiz…
Bugüne kadar reform ve iyileştirme önerisi diye ortaya konanlarla artık devam etmek olanaklı değildir, bu nedenle sokaktan iktidar için mücadeleyi daha fazla yükseltmek gerek…
Önümüzdeki dönemin ana mücadelesi bu olmadığı sürece ne yazık ki gelecek kuşaklara bırakacak ülkemiz olmayacak…