YKP, KTHY’de yaşananları değerlendirdi
YKP Yürütme Kurulu Üyesi Alpay Durduran, geçen günkü açıklaması sonrası gelişmelerin devam ettiği KTHY’deki yaşananları yeniden değerlendirerek idareyi beceriksizlikle suçlayarak, kınadı. Konu ile ilgili bildirinin tamamı şöyle:
İhale kutusunu açıldıktan sonra alınan teklifin kasaya konularak kilitlenmesini bile aklına getirmeyen insanların eline düşen KTHY ne yazık ki büyük tehlike altındadır.
Hükümet ettiğini sananlar esas hükümet olan TC hükümetinin bir üyesi tarafından yeni bir talimatla karşı karşıyadır. Her yıl imzalanan protokollerle özelleştirilmesi kararlaştırılmış olan KTHY’ye bir ortak işletmeci “ama mal bizim yetki onun” bulunmasını fırsat olarak değerlendirdi.
Kıbrıslılar elli elli ortaklık ama yetki beşte üç Türkiyeli üyelerde olan modelle 1974’ten başlayarak idare etmeye alışmışsa neden Atlasjet’in idaresine de alışmasın diye düşünmüş olmalı. Hem Atlasjet karın yarısını da bizim sözde hükümete verecekmiş. Aklımıza kar edip etmeyeceği ve karın nasıl tespit edileceği gibi kuşkular gelmesinmiş çünkü şeffaf olacakmış. Herhalde vergi dairesinin de duymayacağı gizli hesaplar yapılabileceğini de düşünmüş olmalı.
Açılmamış ihale zarfını kasaya kilitlemeyi akıl edemeyecek kadar ipin ucunu tutamamış insanların elinde servetlerimiz pazarlığa açılmış bulunuyor.
Unutmamalı ki KTHY kadroları ile, yurtdışındaki ekibi ve yazıhaneleri ile, müşterileri ile, sattığı ve verdiği biletleri ile, parasını alıp almayıp ayırdığı yerleri ile ve Türkiye tarafından kendisine tahsis edilen sefer hakları ile bir servettir. Kendinin merkez binası ve havaalanı tesisleri ile de bir servettir. Kâr paylaşımı ile tam yetkiyi rakip bir ortağa devretmek aklın olacağı bir iş değildir. Borçlar halka kalacak ama kar paylaşımı ile KTHY adı yaşatılmış olacakmış. Buna hamaset denir, hamaset uğruna halkın servetlerinin peşkeş çekilmesi denir.
Borçlar alındığına göre geriye kalan servet değerlendirilmemiştir ki kimse konuşmuyor. Neden servet de değerlendirilip mevduat faizinin üstünde bir kâr garantisi istenmediği de anlaşılacak gibi değildir.
Şirket olan KTHY’nin azınlık hisselerini kim koruyacaktır belli değildir çünkü şimdiye kadar azınlık hisselerinin korunmasına yönelik başarılı bir tek girişim ve mahkeme kararı yoktur. Şirketler yasası İngiliz devri yasasıdır ama azınlık haklarının korunmasının örneği Türk devrine ulaşamamıştır.
Borçlar için ise bileşik faizle ne duruma geleceği hiç konuşulmamaktadır. Konut satın alan İngilizlerin bileşik faiz yüzünden batan şirketle battıklarının hikâyesi gazetelerdedir. İbretle okunmalı ve KTHY bu borç yüküne rağmen hala kalabildi ise kutlanmalıdır. Bundan sonra UBP maliyesi bizi borç batağından koruyabilecek midir?
Borçlar devralınsın KTHY zaten uçar.
Bu rezaleti şiddetle kınarız.
Suçlular affedilmemelidir
YKP Yürütme Kurulu Üyesi Alpay Durduran, hafta başında ilk kriz çıkığında konuyu değerlendirmiş ve 8 Haziran’da aşağıdaki açıklamayı yayınlamıştı. Konu ile ilgili bildirinin tamamı şöyle:
Bir yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen yeni hükümet eden UBP ve onu azınlığına rağmen orada tutanlar taş üstüne taş koymadılar. En ağır ekonomik krizin olduğu ülkelerde bile bir yönetimin altı ay içinde gerekli düzenlemeleri yapıp sonucunu alması gerektiği yoksa krizin sürüp gideceği öğrenilmiştir. Arjantin’de de başka ülkelerde de bu böyle olmuştur. Burada ise hiçbir şey değişmiş değildir.
KTHY hakkında da çok söz söylenmiş ama hiçbir şey yapılmamış sadece borçlarının artmasına ve nihayet uçaklarının rehin alınmasına sıra gelmiştir.
Bayrak taşıyıcı olmak gibi milliyetçi söylemlerle güya Türkiye tahrik edilecek ve yeni paralar bulunup uçurulacaktı ama arka arkaya aldatıldığı ve kapitalist önerileri reddedildiği için ondan da para alınamamıştır. KTYH ile ilgili bayrak taşıyıcı olmak gibi milliyetçi söylemi CTP gibi sol, ilerici iddialı partilerin de benimsemiş olması aslında üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.
Bayrak taşıttırma kafasında olan eski yöneticiler de aslında KTHY’nin İstanbul’a kaydolarak Kıbrıs şirketi olmaktan bile çıktığını öğrenemeden dönemlerini tamamlamıştı.
KTHY şirketler yasasına göre kurulmuş KİT bile olamayan bir limitet ortaklıktır. Öyle devam etsin diye iki ayrı şirket de Türkiye’de kurularak milyonlar harcanmış ve THY’den %50 hissesini alarak sözde millileştirilmiş ama statüsü değişmemişti. Yasalara göre KTHY Kıbrıs’ta bir özel şirket ama ayni zamanda Türkiye yasalarına göre İstanbul’a kayıtlı bir Türkiye şirketidir.
KTHY, Kıbrıs yasalarına göre izinsiz yurtdışında genel kurul toplayarak alınan yasadışı kararlarla idare edilmiş, kendi hisselerini kendi parası ile satın alarak suç işlemiş, devletin bayrak taşıma emirlerini zararına yerine getirmiş, kültür asimilasyonu için zararına kargo taşımayı kabul etmiş, yetmemiş karar yerini devletten parti merkezlerine taşınmasına göz yummuş, genel kurulda seçilmesi gereken yönetim yerine koalisyon partilerinin atamasını tasdik etmiş ve hükümetteki partilerin seçmen taşıma işinin taşeronluğunu yapmış ve alacaklarının tahsili için de kılını kıpırdatmamıştır. Hizmet zararlarının karşılanması için de şikâyetçi olup halkın desteğini alabilmek için şeffaf davranmamıştır.
Sonunda da kendi uçaklarına uçan tabut demekten çekinmeyenlerin eline düşmüştür.
KTHY, uçaklarını özel şirket olduğu için kirayla alabilmiş ve uluslararası geçerliliği olan antlaşmalara bağlanmıştır. Uçakların sahipleri yönetimlerinin değişmesi halinde kendilerinin haklarının korunması için izin alınmasını sağlama yetkisine de sahiptirler. Bir kaç günlük ihalelerle başkalarıyla yapılan %50 kâr antlaşmasıyla yönetimlerinin devredilmesini kabul edip etmeyecekleri de belli değildir.
UBP ve yandaşlarının arasındaki mamayı kim yiyecek kavgası da üstüne tuz biber ekmiştir.
KTHY’nin müşterisi hazırdır, uçuş hakları Türkiye’nin kontenjanından elde edilmiştir, stratejik noktalarda kurulmuş ağları vardır ve acentelerle işbirliği sürmektedir. Yani hazır lokmadır. Sadece vurguncuların eline düşmüştür. Borçlarını halkın sırtında bırakacak, çalışanlarının çoğunu işten atacak ve merkezini de kapatacak ama şeffaf bir şekilde hesap verip kârın yarısını yönetimle paylaşacak bir işletme ortağı olacakmış diye masal anlatıyorlar. Borçlarından kurtarılmış ve personel reformu yapılmış bir KTHY’yi yeni hizmet zararları ile batırmadan işletmek Su İşleri Dairesini veya devlet hastanelerini işletmekten daha zor olamaz. Onları işletmeyenler KTHY’yi de işletemez diyen idarecileri duymak isteriz. O zaman da işletme ortağının hesaplarının şeffaf olarak verildiğini nasıl izleyeceklerdir? Biz kârın görüleceğini ve gargaraya gitmeyeceğini nereden bileceğiz?
Uçağın birinin bir bayrak öbürünün başka bayrak taşıyacağını, yönetimin ortağa geçeceğini gördüğümüze göre kâr nasıl belirlenecek ve paylaşılacaktır? Şimdiye kadar bu ortak ne kadar kâr göstermiştir? Vergi noksanlığı var mıdır?
Buram buram sat da kurtul anlamında bir operasyonla karşı karşıyayız. UBP idaresi iflas etmiştir. Halkın serveti yağmaya açılmıştır. Başta UBP üyeleri olmak üzere herkes servetimizin yağmasını önlemeye ve hesap sormaya azmetmelidir. Suçlular affedilmemelidir.