yaklaşımlarMurat KanatlıMafya hesaplaşıyor, bizimkiler seyrediyor - Murat Kanatlı
yazarın tüm yazıları:

Mafya hesaplaşıyor, bizimkiler seyrediyor – Murat Kanatlı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Herkes, iki kumarhane arasında 19 Aralık 2006 tarihinde Lapta’da yaşanan silahlı çatışma olayı üzerine çok şey yazdı, yöneticiler de önemli önlemler almışlar ve 27 kişiyi sınırdışı, 2 kumarhanenin de kapatılması kararı alarak bunu ortaya koymuşlar, gerçekten mi?
Haberi şöyle okumak da mümkün; Susurluk davasından mahkum olmuş ülkücü mafya bağlantılı Yaşar Öz ile Kürt mafyası bağlantılı Kürt Ahmet’in oğlu İdris Melih Turgut ekibinin hesaplaşması…
Hemen bir hatırlatma yapalım Susurluk Davası’nda yargılanarak 7 yıl hapis yatan Yaşar Öz, 19 Ekim 2004’de tahliye olmuş. Sabah Gazetesinin haberine göre; “yakınları tarafından cezaevi kapısında karşılanan Öz, yaklaşık 25 araçtan oluşan konvoyla getirildiği, Kredi Yurtlar Kurumu’nun yanındaki boş arazide bekletilen helikoptere binerek Yalova’ya gitti”…
Sonrası? Vatan Gazetesine göre adı İstanbul Etiler’de kaçak kumar oynanan bir villaya yapılan baskınla gündeme gelmiş…
Ve sonrasında Yaşar Öz’ün Kıbrıs macerası başladı.
Milliyet’in haberine göre Vega Casino, ‘genç patroniçe Arzu Tok’un sahibi olduğu’ bir kumarhane idi, Arzu Tok ise öldürülmeden önce Ömer Lütfi Topal’ın 17 kumarhanesinin müdiresi, ünlü kabadayı Hasan Heybetli’nin eski eşi idi… Yaşar Öz Vega Casino’yu alarak adını değiştirdi, nasıl mı aldı? Bunu ‘Sanpa Turizm LTD’ yetkilisi Kıbrıs vatandaşlarına sormak gerek.. Neysa, Kıbrıs Gazetesi başta olmak üzere birçok gazetenin magazin sayfalarını Ağustos 2006’deki kumarhane açılışı süsledi. Eylül’ün ortasında ise “1. Avrupa Birliği Güzeli Yarışması” kumarhanede düzenlendi… Hatta 18 Eylül’de Kıbrıs Gazetesinde yer alan haberde “Mert Karabetça’ya bu ve bundan sonra yapacağı bütün rekor denemelerine Grand Ruby Casino sahibi Yaşar Öz sponsor olacak” denmekteydi… sosyal, kültürel vs etkinlikleri(!) ile adaya gelen Yaşar Öz’ün yalnız geldiğini düşünmek aslında saflık olurdu. Yaşar Öz yanında önemli isimleri de getirmişti…
Bu noktada isimler üzerine biraz konuşmakta yarar var. Öldürülen Yaşar Öz’ün adamları arasındaki (ki bazı kaynaklar misafiri diyor) Musa Çakmak’ın kimliği aslında ilginçtir. Sabah Gazetesinin 23 Mayıs 2006 tarihli haberinde Musa Çakmakla ilgili olarak “Danıştay 2. Ceza Dairesi’ni kana bulayan saldırının ardından olayın azmettiricisi olarak aranırken Beykoz Çavuşbaşı’nda bir villada intihar girişiminde bulunduğu gerekçesiyle kaldırıldığı Acıbadem Hastanesi’nde gözaltına alınan ‘Albay Muzaffer’ lakaplı Muzaffer … Tekin’i kalbinde bıçak yarasıyla hastaneye götüren(in) … İbrahim Şahin’in eski korumalarından” olduğu yazıyordu. İbrahim Şahin, son olarak Özel Harekat Daire (daha çok bilinen ismi ile kontrgerilla) Başkan Vekiliydi, Ömer Lütfü Topal ve Tarık Ümit’in öldürülmeleri olaylarına isimleri karışan özel harekatçı polisleri koruduğu için soruşturma geçirdi, Susurluk Davasında yargılandı, yargılama sırasında Kutlu Adalı’nın da katili olarak adı geçen Çatlı ile karşılıklı göbek atarken fotoğrafları yayınlandı. Musa Çakmak da İbrahim Şahin’in yargılanma sürecindeki korumalarındandı…
Musa Çakmak ayni zamanda ‘Sürgündeki Doğu Türkistan Parlementosu’nun milletvekili olduğunu iddia ediyordu. Zaman Gazetesi cenaze haberini “Türk ve Doğu Türkistan bayrağına sarılı Çakmak’ın tabutu başında kısa bir konuşma yapan bir yakını, Çakmak’ın zararsız biri olduğunu ve yıllarca Doğu Türkistan davasına hizmet ettiğini söyledi” diye verdi…
Öldürülen diğer isim ise yine Yaşar Öz’ün adamı Hüseyin Dönmez’di… Zaman Gazetesi onun da cenaze haberini ayrı olarak verirken “cenaze namazına Dönmezin yakınları katılırken cenazede adı Susurluk soruşturmasında geçen Ayhan Çarkın da hazır bulundu” diye verdi.
Kumarhane olayı sonrası hükümet 26 kişinin de sınırdışı edilmesine karar verdi. Sınırdışı edilenlerin de listesi Kıbrıs Gazetesinde yayınlandı. Listede Saim Karamahmutoğlu ismi de yer alıyordu. Saim Karamahmutoğlu, Azmi Karamahmutoğlu’nun kardeşi… Azmi’yi unutanlar Kıbrıs Gazetesinin 16 Ocak 2003 tarihindeki haberden onu hatırlayabilirler; “Mağusa’da yapılan “Barışa evet, Rum yerleşiklere hayır” mitinginde konuşan eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Karamahmutoğlu, “Harami baskını ile Kıbrıs Türkiye’nin elinden alınacak olursa; bilinsin ki, burayı kan gölü yapar, öyle bırakırız” dedi”… Azmi “KKTC” vatandaşıydı da… Meclis tutanaklarına göre Ferdi Sabit Soyer’in iddiasına göre “Azmi Karamahmutoğlu’nu KKTC vatandaşı yapan Başbakan Eroğlu ve Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş’dır.” Azmi’nin kardeşi Saim, 27 Temmuz 2004 tarihindeki Kıbrıs Gazetesi haberine göre adı “sahte sağlık belgesin” karıştı ama “buna karşın Karamahmutoğlu’nun çeteyle bir bağlantısı olmadığı, sadece kendi evraklarında benzer bir sahtelemeye gittiği öğrenildi” diye haberi verdi. Saim’in adı internet üzerinden bet oynatmak ve bununla ilgili idari soruşturmalarda da bulunabilir. Hatta yapılan şikayet üzerine ‘superbahis’ internet sitesinde “İş Bankası Girne Şubesi’ndeki Saim Karamahmutoğlu adına hesaplarımız kapatılmıştır. Lütfen bu hesaplara para göndermeyiniz” ibresi bir süre görülmüştü. Yani Saim’in bet, kumar konularında derin bir bilgi birikimi vardı!!! (Avukatının Yenidüzen Gazetesine gönderdiği tekzipte evrak sahtelemesi ile ilgili mahkeme bir karar vermemiş, sabıkasızmış Saim ve ayni zamanda 1996’dan beri adadaymış, ancak ilginçtir 2001’den beri “ikamet ve/veya oturma izni ile adada bulunduğu” şeklinde iddia önemli, öğrenci de olsa bir şekilde izin alması gerekmez miydi? 5 yıl bu adada nasıl yaşamış? Vardır Avukat’ın ona da ilginç bir cevabı ama acaba böylesi bir tekzibi 2004’de ilk Kıbrıs gazetesinde bu haber çıktığında niçin yayınlamamışlar sorusu da yanıtlanması gereken bir soru)
Yaşar Öz ekibini incelemeye devam edersek benzer Susurluk ve ülkücü mafya isimlerine ulaşmamız mümkün, peki diğer taraf…
Kürt Ahmet’in oğlu İdris Melih Turgut ise Nazire Dedeman’ın oğlu Umut Önal’ın ölümüne karışmıştı. Çıkan çeşitli gazete haberlerinde olay ‘Umut Dedeman, İdris Melih Turgut’un silahından çıkan kurşunla 1993’te yaşamını yitirdi. Olayla ilgili olarak gözaltına alınan Melih Turgut, tabancasını temizlerken kaza sonucu Umut Önal’ı vurduğunu söylemiş ve “Umut benim arkadaşımdı. Onun canına bilerek kastettiğim nasıl düşünülebilir” diyerek kendisini savunmuştu’ şekilde verildi. Melih Turgut, 1997’de sonuçlanan davada 18 milyon lira para cezasına çarptırıldı. Bunun üzerinde Umut’un annesi Umut Vakfı’nı kurarak özellikle bireysel silahlanmaya karşı kampanyalar yapmaya başladı. Vatan Gazetenin iddiasına göre “Melih Turgut, Umut Önal’ın eski sevgilisi Yeliz Yıldız ile 1999’da evlenince “Melih Turgut, Yeliz Yıldız’la evlenmek için Umut Önal’ı bilerek öldürdü” iddiaları gündeme gelmişti” diye yazdı…
Tanınmış Mafya babalarından Kürt Ahmet, Ankara’nın tanınan(!) isimlerindendir. Sabah Gazetesinin Temmuz 2004 tarihli haberine göre “Kürt Ahmet” lakaplı Ahmet Turgut’un da aralarında bulunduğu 50 kişi hakkında, “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak, adam yaralamak, gasp ve tehdit” suçu işledikleri iddiasıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dava açtı. Evinde, içinde gizli kamera tertibatı olan bir çanta bulunan Turgut hakkında 7 yıldan 14 yıla kadar hapis, oğlu Kadir Turgut hakkında 46 yıldan 91 yıl 6 aya kadar ağır hapis istendi.”… Hürriyet’in 4 Nisan 1999 haberine göre ise “Kürt Ahmet’in oğlu Özdemir Turgut, Ankara’da ANAP’ın ikinci bölge adayı” olduğu haberi yer aldı.
Son olarak da 20 Aralık’ta “Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak suçundan çeşitli defalar gözaltına alınan ve yer altı dünyasının ünlü isimlerinden “Kürt Ahmet” adıyla bilinen Ahmet Turgut’un yeğeni Şahin Turgut ve 4 arkadaşı, Danıştay’da görev yapan 2 hakimi darp ettikleri iddiasıyla gözaltına alındı” şeklinde haber çeşitli gazetelerde yer aldı. Yani Ankaralı Kürt Ahmet bir anlamı ile aile boyu mafya…
Bunu Hürriyet’in 23 Temmuz 2004 tarihli haberinde okuyabilirsiniz; “Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan davanın iddianamesinde, Ahmet Turgut’un yöneticisi olduğu iddia edilen çıkar amaçlı suç örgütünün gerçekleştirdiği eylemlere yer verildi. Sanıkların ev ve işyerlerindeki aramalarda elde edilen karşılıksız çek ve ruhsatsız silahlara değinilen iddianamede, Ahmet Turgut’un evinde bir çanta içinde gizli kamera tertibatının da elde edildiği bildirildi. İddianamede, çıkar amaçlı örgütünün ortaya çıkışı ve gelişimi de ele alındı. “Kürt Ahmet” lakabıyla tanınan ve “Büyük Baba” diye hitap edilen Ahmet Turgut’un, oğlu Kadir Turgut, yeğeni Şahin Turgut, müebbet hapis cezasına mahkum olan ve Sincan F Tipi Cezaevi’nde kalan diğer yeğeni Kadir Turgut’un, ilk başta korkutma, baskı ve cebir yoluyla sakatat piyasasına hakim olduğu anlatılan iddianamede, zaman içinde pazarcılık, düğün salonu, eğlence yerleri, ganyan bayiliği, kahvehane ve kumarhane işletmeciliği gibi alanlarda faaliyet göstererek maddi açıdan güçlendikleri kaydedildi.”
Tüm bu detaylar aslında alta konan gazete haberleri yani herkesin açıkça bildikleri, peki huzur operasyonu yapanların ya da yaptığını iddia edenlerin bunlardan haberi yok muydu?
Yani Susurluk tayfası kapağı yaz aylarında Girne kıyılarına atarken, yanlarına ülkücü mafya elemanlarını toparlarken, böylesi bir yığınağı polis, hükümetçilik oynayanlar vs görmedi de şimdi mi operasyon yapıyorlar. Yani Yaşar Öz’ün buraya pirilli oynamaya gelmediğini anlamak için illa birilerinin mi ölmesi gerekiyordu?
Eğer Yaşar Öz’ün adı böylesi bir olaya karışmasaydı, ‘beyefendi’ olarak anılmaya devam edecekti, bunun en güzel örneğini 24 Aralık 2006 tarihili Yenidüzen Gazetesinin dağıttığı Zoom isimli magazin ekinde görmek mümkün. Pazar günü dağıtılan ekin başlığı, bütün sayfayı kaplayacak şekilde Yaşar Öz’ün düğün fotoğrafının üstünde büyük harflerle “yılın düğünü”… Zoom, Yaşar Öz’ün düğününü yılın düğünü ilan etmiş anlayın durumu…
26 Aralık tarihli Star Gazetesi bu düğün ile ilgili detayları şöyle haber verdi; “Yaşar Öz, 26 yaşında Nergis (Kamburoğlu) isimli Kıbrıslı Türk bir kızla 17 Aralık Pazar günü St. Tropez adlı restoranda dünya evine girmişti. Kıbrıs vatandaşı olmak için 300 bin dolar karşılığında bir evlilik yaptığı iddia edilen Öz’ün düğün yaptığı St. Tropez ise eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın torunu Canpolat Denktaş’ın damadı olduğu aileye ait.” Böylesi iddiaların olduğu bir düğünü Yenidüzen Gazetesinin yılın düğünü ilan etmesi gerçekten düşündürücü…
Yani bir anlamı ülkücü mafya ile Kürt mafyası bir tür hesaplaşma yaptılar, ya sonrası…
Bu çatışma son mu?
Vatan Gazetesinin de haberinde hatırlatıldığı gibi Kıbrıs’taki en büyük kumarhane, Kumarhaneler Kralı olarak tanınan Ömer Lütfi Topal’ın oğlu Murat Topal’ın işlettiği ‘Devlet Emlak ve Malzeme Dairesinden’ Asil Nadir tarafından 49 yıllığına kiralanan ama 1 Şubat 1996’da el değiştiren Jasmine Court Otelin Casinosu… Aslında Oteli de Murat Topal yönetiyor…
Burada ilginç bir parantez açmak istiyorum… Kumarhanesi de olan otellerin bir kısmı devletten kiralık; Crystal Cove, Salamis, Saray, Dome, Jasmin Court vb…
Susurluk raporlarına da yanıysan ifade “soruşturma sırasında, milletvekili Sedat Edip Bucak’ın resmi korumalığını yapan özel timci polis memurları Ayhan Çarkın, Ercan Ersoy ve Oğuz Yorulmaz’ın, kumarhaneci Ömer Lütfü Topal’ın 28 Temmuz 1996’da Sarıyer’de öldürülmesinden sonra gelen bir telefon ihbarı üzerine Topal’ın iş ortakları Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir’le birlikte İstanbul Emniyeti’nce gözlem altına alındığı, dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın talimatıyla Ankara’ya gönderilerek serbest bırakıldığı ve daha sonra Bucak’a koruma olarak verildiği ortaya çıktı” şeklindeydi…Burada adı geçen Ayhan Çarkın, son kumarhane olayında ölen Hüseyin Dönmez’in cenazesine katılmıştı.
Ömer Lütfi Topal’ın adı dönemin gazetelerindeki bir iddiaya göre Tansu Çiller’in bahsettiği PKK’ya yardım eden Kürt işadamları listesinde Kürt kökenli olmadığı halde yer alıyordu. Yani Topal ailesi ile Susurlukçuların arası iyi değil…
Şu anda Topal’ın kızı ve oğlunun yönettiği kumarhane yanında İbrahim Tatlıses’in bile Girne bölgesinde kumarhanesi var. Kumarhane sayısı bazı kaynaklara göre 20 bazılarına göre ise farklı rakamlar…
Böylesi bir ortamda Paramaribo Turizm LTD, Acapulco Otel’deki kumarhaneyi boşaltarak Lefkoşa’ya taşınmaya çalışıyor. Severis Un fabrikasının eskiden olduğu yerde yükselen otel Hollanda ortaklı Paramaribo’ya ait.. Net Holding yada sahibi ile anmak gerekirse Besim Tibuk da Lefkoşa’ya otel yapmaya başladı. Tibuk eğer Girne’deki 80’lerin başında “İslam Bankacılık ve Ekonomi Enstitüsü”ne kiralanan, sonra 90’larda Asil Nadir’e kiralık verilen, ipotekliyken Asil Nadir’den devraldığı Merit Cove Otel’deki Casino’yu taşımıyorsa, genişliyor.
Yani Girne kumar rantı ciddi bir sıkışma gösteriyor, o yüzden birileri Lefkoşa’ya doğru kaçmaya başladı da, Bafra bölgesinde olan nedir? Bafra’ya ve Boğaz’a yapılan devasa oteller kitle turizmi mi, yoksa yeni kumarhane baronları için mi? Kitle turizmi konusunda kimse umutlu olmadığına göre cevabı acaba nedir?
Lapta sokaklarındaki hesaplaşma Kıbrıs’ın her yanına yayılıyor, rantından yararlananlar da… Paramaribo’nun Oteli için bir gecede alına bakanlar kurulu kararının anlamı başka ne olabilir ki? Bir anaokulu ve devlete ait bir yolun özel bir şirkete verilmesi, sizce normal mi? Yada İpotekliyken Asil Nadir’den Besim Tibuk’a otel devri nasıl olduydu gibi sorulara cevap verebildik mi?
Bu nedenle “huzur operasyonu” haberlerine aldırmayın, milyon dolarların döndüğü kumarhane, bet ofisi ve gece kulüpleri piyasasını yönetenler, çıkarları çatıştıkça ve pasta küçüldükçe daha çok çatışacaklar, o yüzden kendinizi mafya kurşunundan sakınmaya bakın yeter…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
336AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin