Turnusol kağıdı özellikle lise sıralarından aklımızda kalan bir deney için kullandığımız kağıdın adıydı. Birçoklarımız hatırlar mı bilmem, gene de hatırlatayım. Kimyada baz ve asitleri ayırmak için bu kağıt kullanılır. Bu kağıdın renk değiştirmesi ile sıvının netür, baz veya asit olduğu anlaşılabilir…
‘Nerden çıktı bu kimya dersi?’ diye sorarsanız, ‘Hayatın içinden’ diye cevap verebilirim…
YKP, askersiz Lefkoşa kampanyasını başlattığından beri, herkes bu konuyu neresinden nasıl tutacağını düşünür oldu. Bazı çevreler dedikodular yayarak kampanyayı anlamsızlaştırma girişiminde de bulunuyor.
‘Polis de çekildiğinde’ diye başlayan cümleler kuruyorlar, sanki biz, polisin Lefkoşa’dan çekilmesinden bahsetmişiz gibi…
Ama en komikleri ‘Annan Plancı’lar… Onlar Annan Planının hemen tek taraflı uygulanmasını şu veya bu şekilde dile getirenlerdi ama bu kampanyayı görmemezlikten gelmeye devam ediyorlar. Annan Planında açık şekilde asker çekilmesinden ve GKK ile RMMO’nun hemen dağıtılmasından bahsederken, her şeyi hatırlayan ‘tek taraflı uygulamacılar’, bu kısmı aniden unuttular. Annan Planında tüm TC askeri birliklerinin Lefkoşa-Mağusa anayolunun kuzeyine yeniden yerleştirileceğinden de bahsediliyordu, yani bunun Türkçe anlamı Lefkoşa’nın askersizleştirilmesiydi ama bunu da hatırlayan yok. Herkes ciddi bir hafıza kaybına uğramış durumda.
Bazıları da aniden Kıbrıs Cumhuriyetindeki haklarını hatırladılar ama kampanyayı görmemeye devam ediyorlar.
Yeri gelmişken bu Kıbrıs Cumhuriyeti kısmından da bahsetmekte yarar var. YKP uzun süredir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yarı resmi kurumlarında çalışmaktadır. YKP Gençlik, Youth Board ve Kıbrıs Gençlik Konseyi üyesidir, Kadın Birimi de Kadının Hakları için Ulusal Mekanizması (National Mechanism for Women’s Rights) üyesidir. Yani seçimden seçime değil, bir AB yurttaşı olarak bireylerin haklarını kullanabilmeleri için YKP, günlük olarak çalışmalarını sürdürüyor ama bunu görünmez kılmak için herkes elinden geleni yapıyor. Youth Board’un çağrısı ile Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisinde toplanan Gençlik Meclisine katılıp, o kürsüden konuşan YKP Gençlik üyelerini haber yapmayanların, Kıbrıs Cumhuriyeti haklarından bahsetmeleri ne kadar samimidir?
Tüm yaşamda YKP, pratikleri ile ne yapmaya çalıştığını doğrulamaktadır ama çığırtkanlıkları ile politika üretmeye çalışanların tek yaptığı belli dönemlerde seslerini yükseltip, ‘miş gibilerle’ günü kurtarmak…
Sorunumuz yok, biz yola devam ediyoruz. Askersiz Lefkoşa yurtiçinden ve yurtdışından olumlu tepkiler almaya devam ediyor, şimdi sıra bunu kitleselleştirebilmekte…
Bazılarının eleştirisi kendi başımıza iş yapmamız yönündedir. Kaç zamandır zemin yoklamaktayız, BMBP içindeki örgütleri ziyaret edip, pozisyonlarını öğrenmeye çalışmaktayız ama maalesef tam anlamı ile verimli bir dönem olduğunu söyleyemeyiz. Bu nedenle kendi inisiyatifimizle bir girişim başlattık. Biz marka meraklısı bir parti değiliz, eğer kitleselleşebilmesindeki engel parti adı olursa ve bir inisiyatif bunu götürebilir durumdaysa, elbette bunu bu inisiyatife devretmekte tereddüt etmeyiz.
Bizi tek korkutan içinin boşaltılmasıdır. Biz 1990’ların başında ‘bu memleket bizim’ derken, tüm Kıbrıs’ı anlatmıştık. Ama bu sloganın devamı da vardı. Hemen arkasından gelen cümle de ‘talimatla yönetilmeye hayır’dı… Önce sonunu makasladılar, sonra da ‘memleketi’ kuzeye çevirdiler. Ortaya çıkan hilkat garibesi sloganın kelimeleri yadigar kaldı bize… Biz hala bizim anlamımızla bu sloganı savunmaya devam ediyoruz: “bu memleket bizim, talimatla yönetilmeye hayır” ama kendi kelimeleri ile slogana sahip çıkanlar bugün talimatla yönetilen bir idarenin başındadır. Hatta bizim ‘sokaktan iktidara’ sloganımıza da göz diktiler ama sokağı bırakıp, ceylan derisi koltuğa oturduklarını herkes bildiği için bu defa işleri çok da kolay değil…
Lefkoşa ile ilgili birçok kişi, birçok proje üretmeye çalışıyor. Kimi trafik sorunu çözmeye çalışıyor, kimi park. Ama askere dokunmadan yapılmaya çalışan projeler hep havada asılı kalıyor, sorunları çözmüyor. Ortaya konmaya çalışılan çözümler de kentin dokusu ile çelişiyor, anlamsız ve yeni sorunlar yaratan çözümler oluyorlar. Ama ısrarla kimse askere dokunamıyor.
Surlariçini canlandıralım diye yola çıkanlar, büyükçe bir kamp içine yerleştirilmiş Lefkoşa’nın nasıl canlanacağı sorusuna doğru dürüst cevap veremiyorlar. Her köşe başından çıkan askeri araçları, yalnızca askerin geçişine açık yolları, onlarca çıkmaz sokakları ile Lefkoşa’nın canlanabilmesinin koşulları ne midir? Askersizleştirme.. ama birçok kişi askere dokunmadan çözüm aradığı için cevaplar hep havada kalıyor, kendini arıyor…
Dedik ya, yaşam içindeki pratikler turnusol kağıdı işlevi görüyor. Herkes kendine en güzelini yakıştırarak ortalıkta dolaşıyor ama aslında üstlerinde hiçbir şeyleri yok…
Aslında kral çıplak ama söyleyen yok…
Sorun yok, biz kendimize hiç bir şey yakıştırmıyoruz, 1989 yılından beri yaptıklarımız ortada, kim nasıl isterse öyle yorumlayabilir…
Biz tüm pratiklerimizden elde ettiğimiz deneyimlerimizle, ‘Türkiye’nin ve askerin buradaki etkisini ve sorumlulukları kısıtlamadan bir çözüme ulaşmanın olanakları yoktur’ düşüncemizi korumaya devam ediyoruz. Ama onlardan beklentisi olanlar ya da bunlara dokunmadan çözüm umanların varlığı ortada. Zor olan da kendilerini bazı kelimeler arkasına gizlemeleri…
Bu nedenle ‘askersiz Lefkoşa’ kampanyası bize çok şey öğretmeye devam edecek, yeter ki görmesini bilelim…