(taylan özgür imzası ile)
Marx’ın meşhur sözü olarak bilinir, tarihteki olaylar eğer tekrarlanırsa ilki trajedi ikincisi de traji komiktir der usta, bizimkisi de öyle oldu…
Marx’ın meşhur sözü olarak bilinir, tarihteki olaylar eğer tekrarlanırsa ilki trajedi ikincisi de traji komiktir der usta, bizimkisi de öyle oldu…
Neresinden başlasak bilmem, yıllar öncesine gitmeli, yer Menar önü, Omorfo, grevciler fabrika önünde, önlerinde polisler, ‘devlet’ güvenlik güçleri, sahnede ‘grevci nasıl dövülür’ oynanmakta, ‘hükümet’te DP-CTP…
Ekran siyah beyaz karelerden biraz daha renkli sahnelere geçiyor, gerçi çok siyah beyaz değildi ilk olay, daha 90ların başı ya neysa; yer Elye köy meydanı, Annan Planının referanduma sunulmasını isteyen eylemciler, önlerinde polisler, ‘devlet’ güvenlik güçleri, sahnede ‘eylemci nasıl dövülür’ oynanmakta, ‘hükümet’te UBP-DP…
Ekran bayağı renklenir, henüz daha dün, yer Timbu, onların deyimi ile uluslararası havaalanı ki başkaları onlarla ayni fikirde değil ya buna da neysa diyelim, alanda ‘hükümet’ ile toplu sözleşmeye giren KTHY çalışanları, önlerinde gene polisler, ‘devlet’ güvenlik güçleri, sahnede ‘grevci nasıl dövülür’ oynanmakta, ‘hükümet’te CTP-DP…
Belki bu sahnenin biraz daha gerisine gitmek gerek, bugün ‘hükümet’te olanların da dayak yediği Sanayi Holding falan grevlerinden de bahsetmek gerek ama çok uzatmaya gerek yok…
Konumuz dışı ama bunca polisi havaalanında bir de ufacık çocukların önüne dizilmiş olarak, onların yurtdışına çıkışlarını engellerken hatırlıyoruz, çocukların suçu Atina’daki çocuk olimpiyatlarına ailelerinin izni ile katılacaklardı, ‘devlet’ uygun görmeyip polisleri sürmüştü çocukların önüne, koca koca coplu polislerin önünde göz yaşı döken ufacık çocukların görüntüleri geliyor gözümüzün önüne, demek ki ya fiziksel ya da manevi hırpalamak için yaş, cinsiyet ayrımı yok ‘devlet’in ki başına baskıcı, faşist falan kelimelerini de koyarak okuyabilirsiniz bu ‘devlet’i…
KTHY ile ilgili onlarca şey söylenebilir, yazılabilir, hatta bu eylemin haksızlığı da bilimsel olarak ortaya konabilir ama bu herhangi bir bireyin hele de eylem yapan bireyin coplanmasını, tartaklanmasını doğrulamaz. Polis infaz memuru değildir, yerinde yargısız infaz yapamaz, cezalandıramaz. Eylemciler, aktivistler polisle karşı karşıya geldiklerinde, polis tarafı güç olarak eylemcilerden çok daha fazla donanmış olduğu için polisin her hareketi güç kullanmaya girer, bu nedenle polis bu güç kullanmayı evrensel insan hak ve özgürlüklerine saygı çerçevesinde, hukuksal temellere dayandırmalıdır. Yani bunu yaparken bireyin haklarını çiğnememelidir. Grev yasal bir haktır ve grev kırıcılık bu hakka yapılan bir tecavüzdür. Ayni şekilde hukuki yollarla yapılan bir greve karşı lokavt uygulaması da bir saldırıdır. Bunlar yıllar süren sendikal mücadelelerle elde edilmiş haklardır, bu yüzden bunların gözetilmesi gerekir. Özellikle solcu olduğunu iddia eden partinin bulunduğu bir yönetimde ve hatta bu partinin sendikacılıktan gelme onlarca milletin vekili olduğu iddiasını taşıyan kişiyi bünyesinde barındırdığı düşünüldüğünde ortaya çıkan grev yeri ortamı çok daha anlam kazanıyor…
Bunun yanında fotoğraflardan ben bir tek kadın polis veya çevik birlik tespit edemedi yani özellikle hastaneye sevke kadar giden kadın eylemcilere saldırıda/tartaklamada bu eylemi gerçekleştiren ‘erkek’ polislerdi, yani bu itiş kakış anından herhangi bir polisin cinsel tacizde bulunup bulunmadığını dahi bilmiyoruz çünkü önemsemiyoruz. Kadın eylemcinin yoğun olarak bulunacağı bir eyleme kadın polis göndermemenin açıklamasını kim yapacak? Herhangi bir parti kendi kendine ne kadar kadın erkek eşitliğini gözetiyorum dese de, yöneticilerin kafalarında ata erkil, erkeksi güç kullanma egosu var oldukça bu sorunlar çözülmeyecektir. Özellikle solcular, sosyalistler bunu çözmelidirler. Bu düşünce şekil yıkılmalıdır…
Yani özet olarak söylemek gerekirse, eylem alanında birey özgürlükleri çiğnenmiştir, kadın haklarını çiğnenmiştir, sendikal haklar çiğnenmiştir ve daha neler neler. Ve kendi deyimleri ile hükümette ama uluslararası hukuktaki adı ile Türkiye Cumhuriyetinin alt yerel yönetiminin idaresinde Colony Otelde işadamları ile yemekler düzenleyen ‘sosyalist’ CTP var!
YKP seçimleri acenta seçimi olarak tanımladığında kızanlar oldu. Tepki koymak için boykot diyerek, emre itaatsizlik çağrısına en solundan en sağına herkes ürkerek karşı çıktı. Şimdi bu oyuna gelenler, ‘seçim’ boykotunu kötüleyenler iyice düşünmelidirler;
Geçen dönem çeşitli övgüler düzerek hükümeti düşürmeyen, son acenta başı seçimlerinde ‘büyük statüko karşıtı partiye oy verin’ çağrısı yapan BKP düşünmelidir;
BDH ile girdiği Şubat 2003 seçimlerinin hemen ardından ‘statüko öldü diye’ basın açıklaması yapan, son ara seçimlere ‘sol’ partilerine oy verin çağrısında bulunan büyük sosyalist parti KSP de düşünsün;
Geçen dönem kerhen merhen diyerek CTP’yi bulanık da olsa destekleyen ve sallanmaya devam eden TKP de düşünsün…
Meşhur şarkıdır, ya içindesin çemberin ya dışındasın, o yüzden kararlar verilmeli kavga bu rejime mi karşı yoksa bu rejimi makyaja mı karşı?
Belki çok defa tekrar ettik ama yeniden söyleyelim adam değiştirmekle statüko ölmez, ne de ortadan kalkar…
O yüzden Ankara’dan değil sokaktan iktidar için oyunun kurallarını yeniden yazmak gerek, bunun yazılacağı yer de odalar değil sokaktır…
Emeğe karşı, çözüme karşı direnen, kılıklar değiştiren ama huy değiştirmeyen statükonun pan zehiri emeğin sokaktaki dayanışmasıdır, tüm Kıbrıslıların sokaktaki, mücadeledeki dayanışmadır…