Sendikal Platform avukatları, 19 Temmuz’da protesto eylemi yapanlara karşı polisin uyguladığı tutum sonucunda “mağdur olanlar için, var olan insan hak ve özgürlüklerinin korunması bağlamında hukuk mücadelesi başlatıldığını” açıkladı.
Sendikal Platform, 26 Temmuz, Salı günü bir basın toplantısı düzenleyerek, 19 Temmuz günü polisin eylemcilere karşı gerçekleştirdiği tutuma ilişkin yapacağı hukuki girişimleri açıkladı.
Toplantıya Sendikal Platform’a mensup sendikaların yöneticileri, bazı siyasi parti temsilcileri ve platformun avukatları katıldı.
Basın toplantısının yapıldığı KTAMS Konferans Salonu’na olaylar sırasında çekilen fotoğrafların bulunduğu ve çeşitli sloganlar içeren pankartlar asıldı.
KTAMS Başkanı Ahmet Kaptan, toplantının açılışında yaptığı açıklamada, Başbakan İrsen Küçük’e yönelik eleştirilerde bulundu. Kaptan, Türkiye’deki AKP hükümetinin, “Kıbrıs Türkü’ne karşı tam bir sömürge anlayışıyla hareket ettiğini” ileri sürerek, halkın fakirleştiği, kültürel ve sosyal erozyonun bulunduğu, gençlerin göç ettiği bir ortam yaşandığını kaydetti.
Kıbrıs Türkü’nün doğasında boyun eğmek olmadığını belirten Kaptan, hiçbir dönemde de boyun eğmediğini şimdi de eğmeyeceğini kaydetti.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın KKTC ziyareti sırasında “polisin kadınları taciz ettiğini, yerlerde sürüklediğini” iddia eden Kaptan, tüm polisi aynı kefeye koymadıklarını ama, “polislerin kanun adamı gibi değil ‘çete mensubu’ gibi saldırmasını şiddetle kınadıklarını” kaydetti.
Kaptan’ın ardından konuşan KTOÖES Genel Sekreteri Mehmet Taşker ise, “polisin ideolojik örgütlenme içinde olduğunu” iddia etti ve bunun için mücadele başlatacaklarını söyledi.
Avukatlar
Sendikal Platform temsilcilerinin konuşmalarından sonra Avukat Barış Mamalı, Sendikal Platform adına kendisi ve diğer avukatlar Ali Fevzi Yeşilada, Meral Birinci, Öncel Polili, Şefik Aşçıoğulları ve Ürün Solyalı’nın hazırladığı açıklamayı okudu.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Anayasamızın 118(2) maddesinde Polis Örgütü’nün, demokratik hukuk devleti ilkelerine ve yurttaşların temel haklarına saygılı olarak Anayasa ve yasalar çerçevesinde görev yapmaları gerektiği belirtilmektedir. Yani polisin hukuk devletinin koyduğu sınırlar içinde hareket etmesi yanında görevini yaparken insanların temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterme zorunluluğu bulunmaktadır. Polis hiçbir zaman bu anayasal yükümlülüğüne aykırı davranamaz. Ve Her polis mensubu da “Yasalara itaat edeceğine” dair yemin ederek göreve başlamaktadır.
Demokratik sistemlerde Polis, kişisel hak ve özgürlüklerin önünde bir engel değil, bu özgürlüklerin savunucusu ve güvencesi olarak, yurttaşa huzur ve güven temin etme misyonunu üstlenmiştir. Hukuk devletinin geçerli olduğu demokratik bir toplumda polisin ana amaçları; toplumda huzuru, kamu düzenini ve hukukun üstünlüğünü sağlamak, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de yer alan kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak, saygı göstermek, suçu önlemek, suçla mücadele etmek, halka yardım etmek ve halkın hizmetinde olmaktır. Bunları yerine getiremeyen polis örgütü ana amaçlarını ifa edememiş ya da amaçlarından sapmış demektir.
Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların düşünce özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı anayasal koruma ve güvence altına alınmıştır. Bu manada her yurttaşın, düşüncelerini ortaya koymak için hiçbir makamdan izin almaya gerek olmaksızın toplantı yada gösteri yapma özgürlüğü bulunmaktadır. Hiç kimsenin bu hak ve özgürlüklere keyfi olarak müdahale etme yada engelleme yetkisi yoktur.
Polisin yetkilerini düzenleyen Polis Yasası’nın 8. ve 85. maddelerini incelediğimiz zaman polisin protesto amaçlı olarak bulunan topluluğa müdahalede bulunma yetkisi ancak suç teşkil eden bir eylemin varlığı halinde söz konusudur. Yani polisin gözü önünde işlenmekte olan bir suç olmadığı taktirde polisin topluluğa müdahale etme yetkisi yoktur.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü esnasında veya protesto amacıyla pankart taşımak, asmak kanunlarımızca suç teşkil etmediği için polisin bunlara fiziki yolla müdahale etmesinin de hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır.
Tekrardan hatırlatmak gerekirse, Anayasamız üstlerin vermiş olduğu yasadışı veya suç içerikli emirlerin astlar tarafından yerine getirilmemesi gerektiğini açıkça vurgulamaktadır. Yani hiçbir polis mensubu “emir aldım yapmak zorundaydım” gibi mazaretlerin arkasına sığınarak kanun dışı davranışlarda bulunamaz, bulunursa da cezai ve hukuki sorumluluktan paçasını kurtaramaz.
19 Temmuz günü polis örgütü ve ona bağlı personel, vatandaşımızın anayasal hak ve özgürlüklerini hiçbir tereddüt göstermeksizin çiğnemiş, ortada hiçbir yasadışı hareketi olmamasına rağmen masum insanların üzerine vahşice saldırarak tüm kamuoyu önünde açıkça suç işlemekten kaçınmamıştır.
Polisin illegal davranışlarının bir kısmını şu şekilde sıralamamız mümkündür:
a) Polis Yasası gereği toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan insanların güvenliğini sağlamakla yükümlü olan polis tam tersi bir hareket tarzıyla neredeyse sabitlenmiş ve hareketsiz olarak duran insanlarımızın canına kast edercesine onların üzerine saldırmıştır. Masum ve korumasız insanlara saldırmak suç olduğu kadar açık bir vandallıktır.
b) Yurttaşlarımıza hakaret edip, onlara insanlık dışı kötü muamalede bulunarak, polislik mesleğiyle yakışmayacak davranışlar içerisinde oldunuz.
c) Pankart asmak suç olmadığı taktirde sendikalara izinsiz girerek bunları zorla almaya çalıştınız. Hatta gece gizlice bunları almak suretiyle sendika binalarına izinsiz müdahalede bulunmak suretiyle hangi suçu işlediğinizin umarız farkındasınız.
d) Anayasal haklarını kullanarak demokratik sınırlar içerisinde eylem yapmak isteyen insanları hiçbir yasal dayanağınız olmadan engellediniz, onlara karşı kasten güç kullandınız ve bedensel olarak yaraladınız. Bu davranışınızla darp suçunu işlediniz. Anayasa ve yasalara olan bağlılık ödevinizi de hiçe saydınız.
e) Ayni yerde T.C Başbakanına destek sunmak için bulunan topluluklara tolerans göstererek dokunmazken, orada protesto amaçlı bulunan topluluğu dağıtarak yansızlık ödevinizi ihlal ettiniz. Yurttaşlarınızı düşüncelerine göre ayırarak ona göre farklı muamelede bulunmaktan hiç çekinmediniz.
f) Gözünüzün önünde meslektaşlarınız tarafından vatandaşlar dövülürken, tartaklanırken, sırf toplu olarak durdukları için darp edilirken yani polis çatır çatır suç işlerken neden hiçbir tutuklama yapmadınız. Polisin suç işleme ayrıcalığı var da biz mi bilmiyoruz? Gördüğü bir suçun işlenmesini önlememek veya suçlunun yakalanması için gerekli girişimde bulunmamak bir polisin meslekten çıkarılmasını gerektiren önemli bir disiplin suçudur. 19 Temmuz günü bir çoğunuz meslekten çıkarılmayı hak edecek şekilde davrandınız.
g) Canını ve malını korumakla görevli olduğunuz halkın, canına ve malına kastederek polise olan güven duygusunu yok ettiniz. Yasadışı hiçbir davranışta bulunmayan insanlara kanunsuzca müdahalelerde bulunarak sergilediğiniz şiddet ile polislik vekar ve onurunu yerle bir ettiniz.
h) Bu ülkede Anayasa ve yasalar yokmuş gibi davranarak Devleti dahi inkar durumuna girecek kadar hukuku bertaraf ettiniz. Yasalara itaat edeceğinize dair ettiğiniz yemini tamir edilemeyecek şekilde bozdunuz.
i) Devletin varlığının kaynağı olan anayasayı dahi tanımayan bu davranışlarınızla, devlete karşı nefret yaratıcı ve devleti küçük düşürücü yıkıcı niyetler sergilediğinizin ve bu noktada ciddi emareler ortaya koyduğunuzun farkında mısınız?
j) Polislik mesleğiyle örtüşmeyecek tarzda kabalığa varan hareketlerinizle halk arasında huzursuzluk ve itaatsizlik yaratmayı mı amaçlamaktasınız? Bunun da suç olduğunu biliyor musnuz?
k) Polis olduğunuzu belgeleyen kimliklerinizi vatandaşa göstermek yerine isimliklerinizi dahi sökerek şahsiyetinizi gizlemekten hiç çekinmediniz ve ciddi bir disiplin suçu daha işlediniz.
l) 24 saat içerisinde saymakla bitiremeyeceğimiz kadar yasadışı işleme imza koyarak, ne kadar kanun adamı olduğunuzu ortaya koydunuz.
Dikkatinizi Polis Yasası’nın 140. maddesine çekmek isterim. Yasa sizleri, kişilerin anayasal hak ve özgürlüklerine saygılı davranmak, bu haklarına yersiz ve gereksiz müdahaleden kaçınmakla yükümlü kılmış, aksi davranış sergilemeniz halinde cezai sorumluluk taşıyacağınız da belirtilmiştir. Kendi kendinizi bu yasal düzenlemeyle suçlu ilan ettiğiniz aşikardır.
19 Temmuz günü bizlere faşist devlet polisinin nasıl olduğunu gösterdiniz. Yaptıklarınız ile meslekten tart edilmeyi gerektirecek yığınla disiplin suçu işlediniz. Daha da önemlisi ağır hapislik cezası öngören bir çok ceza yasası maddesini ihlal ettiniz. Fasıl 154 Ceza Yasası’nın özellikle 48., 87., 91., 99., 105., 243., 262. ve 288. maddelerine polis olarak muhalefet ettiğinizi ve suç işlediğinizi iddia etmekteyiz. Bu maddeleri bir de siz okuyun, ne demek istediğimizi çok rahat anlayacaksınız.
Tüm bu yaşananlara rağmen hiçbir polis mensubu aleyhine herhangi bir soruşturma açılmaması ibret verici bir durumdur. Hukukun Üstünlüğüne dayalı bir ülkede kanunsuzların korunması sözkonusu olamaz. Eğer kendinizin yasalar karşısında temiz olduğunu iddia ediyor veya öyle görüyorsanız yargı önüne çıkmaktan hiçbir şekilde korkmamanız, endişe duymamanız gerekir.
Polisin yasadışı davranışlarından mağdur olanlar için keza varolan insan hak ve özgürlüklerimizin korunması bağlamında sendikal platform avukatları olarak büyük bir hukuk mücadalesini başlatmış olduğumuzu buradan ilan ediyoruz. Bu mücadele sırtını hukuka dayayanlar ile hukuk tanımazlar arasından geçecektir. Bu manada bizler aşağıda ana başlıklar halinde ortaya koyduğumuz bir hukuk mücadele planını tasarlamış bulunmaktayız, şöyle ki:
A) Polis Yasası’na aykırı işlem ve eylemlerde bulunan polislerin Disiplin Yargılamalarının yapılması için Polis Genel Müdürlüğü’ne dilekçe verilecektir.
B) Cezai anlamda suç işleyen polislerin yargı önüne çıkartılarak adalete hesap vermelerini sağlamak için tüm mağdurlarla birlikte şikayet için ifade verilecektir.
C) Polis müdahaleleri nedeniyle fiziki şiddete mazruz kalan veya psikolojik travma geçiren insanlarımız için hukuk mahkemelerinde emri veren ve uygulayan tüm polisler aleyhine tazminat davaları açılacaktır.
D) Arama Emri olmaksızın sendika binalarına yapılan müdahaleler için adli işlemler başlatılacaktır.
E) Yapacağımız her hukuki işlemin akabinde olumlu bir sonuç elde edilemediği taktirde konu süratle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine sevkedilecektir.
Bu hukuk mücadelesi ile amacımız hukuka aykırı davranan ve insanımıza haksızlık yapan herkesin yargı önünde hesap vermesini sağlamak, yaptıklarının yanına kar olarak kalmayacağını ortaya koymak ve mağdur olan insanlarımızın uğradıkları acı ve ızdırabı bir nebze de olsa telafi etmektir.
Gün mücadele günüdür. Biz hukukçular da artık bu mücadelede aktif görev içerisinde olacağımızı ve her türlü illegalliğe, karşı duruş sergileyeceğimizi buradan beyan ediyoruz.
Herkes bilsin ki, insanlığın milyonlarca kan akıtarak ve yüzyıllarca yaptığı mücadelenin eseri olarak ortaya çıkan “İnsan Hak ve Özgürlüklerini”nin birileri tarafından keyfi olarak ortadan kaldırılmasına hiçbir şeklilde göz yummayacağız.
Tüm bu açıklamalarımızın hedefi bellidir. Hukuku hiçe sayan ilgili her makamın ve kişinin yakasını bırakmayacağız. Görevini yasalar çerçevesinde layıkıyla yapan, insan haklarına saygılı polislerimizi bu açıklamamızın kapsamı dışında tuttuğumuzu da belirtmek isteriz. Çünkü onlar da sizin bu tavır ve hareketlerinizden ötürü ciddi rahatsızlık duymaktadırlar.
Polisin yetkilerini kullandığını ve ağır tahrik altında şiddet uyguladığını ileri sürenleri diledikleri platformda tartışmaya davet eder, yoklukla malul o iddialarını kanıtlamak için ne yapacaklarını şimdiden merakla beklediğimizi beyan ederiz.
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.